Dünyanın önde gelen internet arama motorlarından Google, zaman zaman tarihe damga vurmuş kişilikleri logosunun yerine kullandığı ve doodle adını verdiği alanda gösteriyor.
Bugün internetlerini açanlar, Google’da, Aliye Berger doodle’ı ile karşılaştı. Türk internet kullanıcıları, Aliye Berger’in hayatını araştırıyor. Peki, Aliye Berger kimdir? Aliye Berger Google’da neden doodle oldu? İşte Aliye Berger’şn hayatı…
Google’ın ünlü doodle’ı bugün Türk gravür ve grafik sanatçısı olan Aliye Berger’i resmetti. Peki, Aliye Berger kimdir? Neden doodle oldu? İşte detaylar…
Aliye Berger, 24 Aralık 1903 tarihinde Büyükada’da dünyaya geldi. Berger, Türkiye’nin ilk kazıma ve oyma gravür sanatçılarındandır. Adını geniş sanat çevrelerine ilk kez 1954’te Yapı Kredi Bankası’nın düzenlediği resim yarışmasında birinci seçilerek duyuran sanatçı, dışa vurumcu oyma baskıları ile tanınır.
Babası Kabaağaçlızade Mehmed Şakir Paşa, annesi Giritli Sare İsmet Hanım’dır. Yazar Halikarnas Balıkçısı ile ressam Fahrünnisa Zeyd’in kardeşi; seramik sanatçısı Füreya Koral, tiyatrocu Şirin Devrim ile ressam Nejat Devrim’in teyzesidir.
Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde eğitim gördü. Resim ve piyano dersleri aldı. 1924’te Türkiye’de bulunan Macar keman virtüözü ve pedagog Karl Berger’den ders aldı. İlişkileri aşka dönüşen çift, yirmi üç yıl beraber yaşadı..
1935’ten 1939’a kadar Berlin ve Paris’te kardeşi Fahrünnisa Zeyd’in yanında kalarak sanat hareketlerini izledi. 1947’de Karl Berger’le evlenen Aliye Berger, altı ay sonra eşini kaybedince Londra’ya giderek John Buckland Wright’in atölyesinde heykel ve gravür çalıştı, 1951’de Türkiye’ye 150 gravür ile dönerek ilk kişisel sergisini açtı. Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği’nin 1954’te İstanbul’da toplanan kongresi nedeniyle Yapı Kredi Bankası’nın düzenlediği “İş ve İstihsal” konulu yarışmada “Güneşin Doğuşu” adlı ilk yağlı boya çalışmasıyla birincilik ödülünü kazandı. Sanatçı, ertesi yıl 2. Tahran Bienali’nde ikincilik ödülünü aldı.
Aliye Berger desen ve yağlı boya resimler yaptıysa da çoğunlukla oyma baskı tekniğinde, siyah-beyazın ara tonlarında yapıtlar verdi. Zımpara kağıdı, kasap kağıdı ve tülbenti malzeme olarak kullanan sanatçı günlük yaşamın kalıplarını, İstanbul’un çeşitli köşelerini bazen gerçekçi, bazen de fantastik biçimde, özgün bir lirizm ve dışavurumculukla yansıttı. Yaşamı boyunca dünyanın çeşitli kentlerinde on iki özel sergi açtı, kırk sekiz karma sergiye katıldı. Sanatçı, 9 Ağustos 1974’te Büyükada’da hayatını kaybetti..