Kavala’nın tutuklandığı soruşturmada darbe girişimini planlamakla suçlanan ABD Dışişleri Bakanlığı eski çalışanı CIA ajanı Henri Barkey DW Türkçe’ye konuştu.
Darbe girişimi sonrası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında yakalama kararı çıkartılan Büyükada’daki toplantıda darbe girişimini planlamakla suçlanan Barkey, aynı zamanda CIA ajanı…
Barkey, 19 Temmuz 2016’dan beri Türkiye’ye gelmiyor. Telekonferans aracılığıyla DW Türkçe’den Tunca Öğreten’in sorularını yanıtlayan Barkey, hakkındaki suçlamaları kabul etmiyor ve Kavala ile de yakın olmadıklarını, telefonda bile görüşmediklerini söylüyor.
– DW Türkçe: Osman Kavala’yı tanıyor musunuz?
Barkey: Tanıyorum.
– Ne kadar yakınsınız? Sık sık görüşür müydünüz?
Aslında yakınlığımız, dostluğumuz yok. Kavala benim kız kardeşimin arkadaşı, onun sayesinde tanıdım. Onun dışındaysa birkaç toplantıda karşılaşmışlığımız ve ayaküstü sohbet etmişliğimiz var. Bugüne dek hiçbir proje için de bir araya gelmedik.
– Türkiye’de sizin CIA ajanı olduğunuza dair genel bir kanı var. CIA ile bağlantınız var mı?
Bakın, iki sene ABD Dışişleri’nde çalıştım. Dışişleri’nde çalıştığınızda tüm kurumlarla da ilişkiniz oluyor. Memur olduğum için de CIA’in düzenlediği oturumlara katılmışlığım var. Ancak ajanlık yaftalamaları tamamen Doğu Perinçek gibilerinin uydurduğu bir şey.
– Herhalde CIA ile bağlantınız olsaydı da bu soruya ‘Evet’ yanıtı vermezdiniz…
Türkiye’de her şey uydurma. Herkes, herkes için bir şeyler iddia ediyor. Ben 30 yıldır profesörüm. CIA ajanı olmadığımı nasıl ispat edebilirim ki? Bu kadar yalanın içinde ne yapabilir insan? Bu kadar yalana cevap vermek imkansız. Kaldı ki ne deseniz inanmıyorlar zaten. Basın basın değil.
– 15 Temmuz’dan önce sık sık Türkiye’ye seyahat ettiğiniz biliniyor. Neden bu kadar sık geliyordunuz?
Ben Türkiye üzerine uzmanlık yapmış, kitap yazmış, makaleler yayımlamış biriyim. Türkiye benim araştırma saham. Çalışmalarımın yüzde 85’i Türkiye, Kürtler ve Ortadoğu üzerine zaten. Araştırma yapmak için de sık sık Türkiye’ye gidiyordum.
– Türkiye ziyaretlerinizde ne yapıyordunuz?
Çoğunlukla konferanslara katılıyordum. Hem akademi hem de düşünce kuruluşlarında çalıştığım için davet ediliyordum.
– Savcılığın hazırladığı dosyaya göre darbe girişiminin olduğu gece İstanbul’da, Büyükada’da bir toplantıdaymışsınız. Doğru mu?
Evet. Toplantıyı ben organize ettim. O dönemde Wilson Center’ın Ortadoğu Bölümü’nün başındaydım. Benden önceki direktör İran Nükleer Anlaşması üzerine bir çalışma başlatmıştı. Onun tamamlamak için İstanbul’a gelmiştim.
– Toplantının konusu neydi?
Ortadoğu’nun, İran-ABD Nükleer Anlaşması’na ne tür reaksiyon gösterdiği üzerineydi.
– İran ile ilgili bir toplantıyı neden İstanbul’da yapmak istediniz?
Katılımcılar Ortadoğu ülkelerindendi. Herkesi ABD’ye çağırmak yerine benim herkese yakın bir yere gitmemin daha kolay olacağını düşündüm.
– Peki neden İstanbul’un merkezi değil de daha sakin ve karayolu ulaşımı olmayan bir bölgesini tercih ettiniz?
Şehrin kaosundan uzak, toplantıya daha konsantre bir yerde iki gün bir araya gelmek katılımcılar için de daha iyi olur diye düşündüm. Gençliğimi Büyükada’da geçirdim. Orayı çok severim.
Toplantıda Türkiye’den katılımcı da var mıydı?
Vardı tabii. Mensur Akgün ile birlikte yaptık toplantıyı.
– Darbe girişiminin olduğu gece Büyükada’da mıydınız?
Evet. Katılımcılar otele gelmiş, birlikte akşam yemeği yemiştik. O sırada telefonum çaldı. CNN International ve BBC arıyordu. Türkiye uzmanı olduğum için benimle mülakat yapmak istediler. Türkiye’de darbe girişimi olduğunu telefonda öğrendim.
– Kayıtlara göre darbe girişiminden sonra ülkeden ayrılmadınız. Neden?
O kadar insanı İstanbul’a getirmiştim. Darbe de başarısız olmuştu. Toplantıya devam etmemiz için hiçbir engel yoktu. Cumartesi (16 Temmuz 2016), pazar (17 Temmuz 2016) iki gün boyunca hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam ettik. Toplantı bittikten sonra İstanbul’a geçtim.
– İstanbul’a gittiğinizde Osman Kavala ile görüştünüz mü?
Karaköy Lokantası’nı çok severim. Pazartesi akşamı (18 Temmuz 2016) oraya yemeğe gittiğimde Osman ve arkadaşlarını gördüm. Beni görünce kalktı ve ayaküstü 4-5 dakika sohbet ettik. Sonra yerine oturdu, ben de yemek yiyeceğim arkadaşlarımın yanına geçtim.
– Osman Kavala ile sohbetiniz sırasında üç gece önceki darbe teşebbüsü hakkında herhangi bir şey konuştunuz mu? Kavala’nın darbeye dair bir yorumu oldu mu?
Dün kiminle konuştuğumu bile hatırlamıyorum, üç buçuk yıl önceki ayaküstü karşılaşmada ne konuştuğumu hatırlayamam ki.
– Üç buçuk yıl önceki Büyükada toplantısına dair detaylar hatırınızda olduğu için sordum…
Herhalde “Nasılsın?” falan diye konuştuk. Günlük olayları da konuşmuş olabiliriz. Dediğim gibi Osman ile öyle bir yakınlığımız yok.
– Darbe girişimiyle ilişkilendirildiğinizi ilk ne zaman öğrendiniz?
Salı sabahı (19 Temmuz 2016) ABD’ye döndüm. Perşembe günü de Türkiye medyasında, -sanırım ilk yazan Türkiye gazetesiydi- hakkımda haberler çıkmaya başladı. Darbeyi yapmaya geldiğim yazılmıştı. İstanbul’a geliş bilgimi resmi kaynaklardan aldıklarını anladım, çünkü pasaport kontrolünden geçiş saatlerim falan yazıyordu haberde. O haberden sonra hakkımda çıkan iddialar yayılmaya başladı. Sonra da hakkımda yakalama kararı çıkarıldı. Tüm mesele bu.
– Darbe girişimiyle bir bağlantınız var mı?
Tabii ki yok.
– Peki neden sizi darbe ile ilişkilendiriyorlar?
Varsayımda bulunacağım… Bence ABD’yi suçlamak istiyorlardı. Bu nedenle o gün orada bulunan eski bir ABD Dışişleri çalışanı olarak bunu benim üzerimden yaptılar.
– Yalnızca İstanbul değil. Darbeden kısa süre önce Diyarbakır’da olduğunuz yazılı soruşturma dosyasında.
Darbe girişimi Temmuz’da oldu. Diyarbakır’a ise Haziran’da gitmiştim.
– Niçin gitmiştiniz Diyarbakır’a?
Irak’taki Amerikan Üniversitesi’nin mütevelli heyetindeyim. Heyet yılda üç kez toplanır. O dönemki toplantı da İstanbul’da yapılmıştı. Üç gün için gelmiştim, toplantıdan sonra Diyarbakır’a geçtim.
– Toplantı İstanbul’daysa Diyarbakır’a neden gittiniz?
Dostlarım var, onları görmeye gittim.
– Soruşturma dosyasında Osman Kavala’nın aynı dönemde Diyarbakır’da olduğu yazılı. Diyarbakır’da kendisiyle görüştünüz mü?
Osman ile hiçbir alakam yoktu. Bunların hepsi uydurma. Diyarbakır’a gitmek suçmuş gibi yazıp çiziyorlar.
– Osman Kavala’nın İstanbul’daki ofisine gittiğiniz de iddia ediliyor. Ofisine gittiniz mi?
Osman’ın ofisinin yerini bile bilmiyorum. Tamamen uydurma. Muhtemelen telefon sinyallerimiz birbirine yakın yerlerdeydi.
– Hiç Gülen Cemaati ile bir yakınlığınız oldu mu? Görüştüğünüz insanlar var mıydı?
Tabii vardı.
– Kimlerle görüşüyordunuz?
Gülen Cemaati AKP’nin de Erdoğan’ın da benimsediği bir oluşumdu. Bir zamanlar çok makbul görülen bir cemaatti.
– Kimlerle görüşüyordunuz? Fethullah Gülen ile hiç görüştünüz mü?
Türkiye’de iktisadi politikalar üzerine çalışmalar da yapıyordum. Dolayısıyla TUSKON, MÜSİAD ve Sanayi Odası ile de görüşmelerim oldu. Zaman Gazetesi’ne yazan insanlarla da konuştuğum, Washington’da karşılaştığım oluyordu. Gülen ile 90’lı yıllarda yalnızca bir kez görüştüm. Bir profesör aracılık etmişti. Aynı profesör, Tayyip Erdoğan ile de görüştürmüştü beni. Erdoğan tarafından davet edilmiştim. Herkesle görüşüyorum, benim mesleğim bu. AKP’lilerle de görüşüyordum. Gerçek şu ki ben Gülen ile Erdoğan ya da diğer AKP’liler kadar görüşmedim. Bir dönem Zaman Gazetesi benden yazı yazmamı istemişti, reddetmiştim. Ancak orada yazan pek çok AKP’linin başına hiçbir şey gelmedi.
– 15 Temmuz’dan önce Türkiye’de darbe olacağına dair bir bilgi geldi mi size?
Hayır. Kimden, nasıl gelsin ki bana böyle bir bilgi.
– Gülen Cemaati’nden görüştüğünüz insanlar olduğunu söylediniz…
Cemaat’e yakın subayların darbeye katılmış olduğu şüphesiz. Ama öncesinde benim kulağıma bir şey gelmedi.
– 15 Temmuz’daki darbe girişiminde ABD’nin dahli var mı sizce?
Eskiden ABD’nin yaptığı darbeler vardı. Ama Türkiye’de bir darbe yaptıklarına inanmıyorum.
– ABD’nin bir dahli olduğunu bilseydiniz ya da düşünseydiniz soruma doğru yanıt verir miydiniz?
Hiç kimse “Biz darbe yaptık” demez. Ama 15 Temmuz’a ABD’nin karıştığını düşünmüyorum. Zira çok amatörce yapılmış bir darbeydi. Cuma akşamı saat 21’de darbe mi yapılır?
– Osman Kavalı’nın sizin üzerinizden tutuklanmış olması size ne hissettiriyor?
Kendimi çok kötü hissediyorum ama benim bir suçum yok. Osman’ın şanssızlığı, insanların kötülüğü.
– 15 Temmuz 2016’dan bu yana hakkınızdaki iddialara ve yakalama kararına karşı herhangi bir hukuki adım atmadınız. Osman Kavala’nın tutuklanmasıyla ilgili bir şey yapacak mısınız?
Bir makale yazmayı düşünüyorum.
– Makale yeterli mi? Uzaktan da olsa savcılığa ifade vermeyi düşünmüyor musunuz?
Eğer Türkiye’de savcılık benimle görüşmek istiyorsa buyursun görüşsün. Size anlattıklarımın aynısını anlatırım. Fakat bana inanmayacaklar. Üç buçuk yıldır beni suçluyorlar ama dosyaya adımı bile yanlış yazıyorlar. Onu bile yüzlerine, gözlerine bulaştırdılar. Osman ile eşinin telefonu üzerinden 93 saat görüştüğümü iddia eden bir savcılık, ciddi bir savcılık değildir. Ben eşimle bile o kadar uzun telefonda konuşmadım. Kaldı ki Osman’nın eşini tanımıyorum bile ben. Hatta Osman Kavala ile bir kez bile telefonda görüşmedim. Osman’ı içeride tutmak için uyduruyorlar. Osman’ın en büyük şanssızlığı benim o gün Karaköy Lokantası’na gitmiş olmam.