Zaman akıp gitti. Herkesin değeri gün yüzü gibi çıktı ortaya.
Gülen bir yüzün arkasında şeytani düşünceler, asık bir yüzün arkasında ise temiz bir yürek saklanabilirmiş. Güzel bakan bir çift gözün ardından güvensizlik de varmış. Adam gibi adam dediğimiz, gün gelir cehalete yenilirmiş. İyi adamdır ama dediğimiz kişi, işte o “ama” ile menfaatine kurban olabilirmiş. Aslan gibi adam dediğimiz meğer yüzleşmekten korkarmış. Canım diye sarılan kollar meğer riyakâr, dertleştiğin dostun kıskanç olabilirmiş.
Bu ahval içinde yaşam boyu nelere üzülmüş, nelere gözyaşı dökmüş, kimlere şaşırmış, kimlere hak vermiş, kimleri kınamışız. Düşüncelerimde ve kararlarımda hep bir açık kapı bırakırdım ve derdim ki “Kimse kimsenin ne yaşadığını bilemez, her şeyi bilmek zorunda değiliz, herkes de bize her şeyi anlatmak zorunda değil.”
Yıllar geçti ve ben haklı çıktım. İnsanlar o kadar değişti ki onların öncelikleri benimkilerden çok farklı olunca şükrettiğim şeylere yenilerini ekledim. Bu arada geçen zamanla kimin ne derece haklı, haksız, sorumlu, sorumsuz, suçlu veya suçsuz olduğu ortaya çıktı. Yaşam devam ettikçe bundan sonra da farklı bir şey olmayacaktır.
Adalarda yaz mevsimi başladı. Hazırlıkların birkaç sektörde niçin daha erken başlamadığını sorduğumda “Okullar daha kapanmadı abla” cevabı çok anlamsız geldi herkese.
Şu anda düşündüklerimizi gün gelecek farklı yorumlayacağız. Nereden nereye nasıl geldik diyerek düşünmeye başladığımız an zaten bize ters gelen şeyleri çözümlemiş olacağız.
Sosi Cındoyan