Geçtiğimiz akşam, İstanbul İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin 2025 sezonu içindeki sahnelemesiyle yeniden hayat bulan Puccini’nin ölümsüz eseri La Bohème’yi izleme olanağı bulduk. Giacomo Puccini’nin müzikleri ve Luigi Illica – Giuseppe Giacosa ikilisinin libretto ustalığıyla örülmüş bu klasik, bir kez daha izleyicileri bohem Paris’inin tutkularına, gençliğinin kırılgan rüyalarına davet etti.
Mimi ve Sahneye Yaşam Veren Ses
Sahnedeki en çarpıcı başarı, kesinlikle Dilruba Bilgi’nin “Mimì” yorumuydu. Sahnenin ruhunu, salondaki havayı tamamen dolduran lirik, duygusal ve güçlü soprano; hem karakterin kırılganlığını hem de umudunu öyle bir aktardı ki, izleyici adeta kalbinin en derin köşesinde bir yerde titreşti. Bu tip performanslar —opera izleyen herkesçe hatırlanacak klasik anlara dönüşüyor.
Çocuk Korosu, Dekor & Kostüm — Geleneğe Sadakat mi, Yeniliğe Kapalı mı?
Bu sahnelemede, repertuar gereği kullanılan çocuk korosunun varlığı dikkat çekiciydi. Çocuk koroları, klasik operada toplumsal tablonun (sokaklar, pazar sahneleri, mahalleler) gerçekçi bir yansıması için kullanılmış — bu bağlamda, hem estetik hem dramatik anlamda anlamlı bir araç.
Son yıllarda sahneleme, dekor ve kostüm anlayışında neredeyse hiç yenilik yapılmadığını hissediyoruz. Yıllardır aynı kostümler, benzer dekor seçimleri… Bu klasik estetik, elbette bir geleneği yaşatıyor. Fakat çağdaş izleyicinin beklentileri, bazen klasik tarza sadakatle çelişen bir “modern yorum” arayışı içindeyken; bu tür sahnelemeler, tazelik ve yorum derinliği için fırsat kaçırıyor gibi.
Bir Gecenin Hüzünlü Gerçekliği — Operadan Salona, Metroya
Opera 4 perde — tek ara biçiminde, yaklaşık 3 saat sürdü. Başlangıç saatinin akşam 20:00 olması ve bitişin 23:00’ü bulması, özellikle Arabasız metroya yetişmek zorunda olan izleyiciler için zorlayıcı oldu. Özellikle İstanbul gibi büyük ve karmaşık bir şehirde toplu ulaşım ve metro seferleri göz önüne alındığında; planlama açısından saat 18:00–19:00 aralığının değerlendirilmesi çok daha insancıl ve erişilebilir olabilirdi. Bu, sanat kurumlarının — opera izleyicisiyle toplumsal/kentsel gerçekliği buluştururken — dikkate alması gereken önemli bir pratik detay.
Kalp Açan, Ama Tam Potansiyeline Ulaşamayan Bir Bohem Akşamı
Bu sahneleme — özellikle Mimì yorumuyla — kalbe dokunan, akılda kalacak anlar bırakan, aşkı ve kaybı aynı sahnede ustalıkla harmanlayan bir performanstı. Ancak erkek seslerin dengesi, sahne yorumundaki monotonluk ve topluluk organizasyonundaki ulaşılabilirlik eksikleri, tam anlamıyla “muhteşem” demek için yeterli değildi.
Yine de, klasik formun bu kadar güçlü durduğu; müzik, sahneye uyum, duygusal yoğunluk gibi unsurların hâlâ izleyiciyi derinden etkileyebildiğini görmek — İstanbul gibi büyük ve hızlı bir şehirde — ayrı bir güzellik.
Belki bir sonraki sezon, modern yorumlarla sahne tasarımında, saat seçimi ve toplu ulaşım imkanlarının planlanmasında daha cesur adımlar atılır. Bu sayede hem sanatın romantik ruhu korunur, hem de izleyici deneyimi çok daha konforlu ve kapsayıcı olabilir.