İstanbul’un kalabalığından ve karmaşasından uzaklaşmak isteyenler için Prens Adaları her zaman bir sığınak olmuştur. Bu adalar topluluğunun ortasında, tıpkı isminin çağrıştırdığı gibi yere bırakılmış bir heybeyi andıran Heybeliada yer alır. 2.700 metre eninde ve 1.200 metre boyunda olan bu ada Ümit Tepesi, Taşocağı Tepesi, Makarios Tepesi ve Değirmen Tepesi olmak üzere dört tepeye ev sahipliği yapar. Eski Yunanca’da “bakır” anlamına gelen Halki ismiyle de bilinen Heybeliada geçmişte bakır madenlerine sahip olmasıyla da dikkat çeker. Ada, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda Deniz Lisesi, Sanatoryumu ve Ruhban Okulu gibi önemli kurumlarıyla da bilinir.
Heybeliada’nın tarihi Bizans dönemine kadar uzanır. Veba salgınlarının kol gezdiği dönemlerde Hristiyan halkın adaya sığındığı ve burada salgından korunduğu rivayet edilir. Fetihten önce inşa edilmiş son Bizans kilisesi olan Kamariotissa Kilisesi, adanın zengin geçmişine ışık tutar. Bu kilise, İstanbul’da Fener’de bulunan Aya Maria Kilisesi dışında, dört yapraklı yonca planına göre inşa edilmiş tek kilise olma özelliğini taşır. Aynı zamanda, İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşı da adada bulunmaktadır.
Osmanlı döneminde Heybeliada, İstanbul’un sosyal yaşamında önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı sultanları ve soyluları için popüler bir yazlık mekan haline gelen ada önemli konukların ağırlandığı prestijli bir destinasyon olmuştur. Kurtuluş Savaşı ve mübadele döneminde ada nüfusu azalmış olsa da, 1950’lerde yeniden canlanma dönemine girmiştir. Bu dönemde Heybeliada, yaz tatilleri için popüler bir yer haline gelmiştir.
Heybeliada, tarih boyunca birçok önemli isme ev sahipliği yapmıştır. Ünlü yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar, yaklaşık 30 yılını adada geçirmiş ve burada birçok eserini kaleme almıştır. Evi bugün müze olarak hizmet vermektedir. İstanbul’u en çok yazan yazarlardan Ahmed Rasim de Heybeliada’da vefat etmiştir. Aziz Nesin ve Zeyyat Selimoğlu gibi yazarlar da eserlerinde Heybeliada’dan sıkça bahsetmişlerdir. İsmet İnönü, 1924 yılında rahatsızlığı nedeniyle Heybeliada’ya yerleşmiş ve 1934 yılında Mavromatakik Köşkü olarak bilinen evi satın almıştır. Evin eşyalarının bir kısmını Mustafa Kemal Atatürk hediye etmiştir. Bu ev de bugün müze olarak hizmet vermektedir.
Heybeliada, farklı kültürlerin ve dinlerin izlerini taşıyan bir adadır. Erken dönemlerde farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşadığı bir topluluk merkezi olarak önem taşımıştır. Orta Çağ’da Bizans İmparatorluğu’nun önemli manastırlarından birine ev sahipliği yapmış, bu da adayı dönemin dini merkezlerinden biri haline getirmiştir. 1844 yılında kurulan Rum Ortodoks Ruhban Okulu, Ortodoks Kilisesi’nin önemli merkezlerinden biri olarak kabul edilir ve özellikle 20. yüzyılın ortalarına kadar birçok dini lider yetiştirmiştir. Okulun kütüphanesi, dini araştırmalar ve felsefe alanında çalışan araştırmacılar için nadir bulunan kitaplar ve el yazmalarıyla dolu bir hazine barındırır. Heybeliada’da bulunan Ayios Nikolaos Kilisesi ise, 19. yüzyılda yapılan büyük bir yenileme çalışmasıyla bugünkü görünümüne kavuşmuştur.
Heybeliada’nın kültürel önemini artıran bir diğer yapı ise Heybeliada Deniz Lisesi’dir. 1773 yılında Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından kurulan bu lise, Türk denizcilik tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 1924 yılında kurulan Heybeliada Sanatoryumu, Türkiye’nin ilk verem savaşı hastanesidir. Çam Limanı Koyu’nda bulunan sanatoryum, uzun süreli hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Adada bulunan bir diğer önemli yapı ise Kangelaris Ailesi Anıt Mezarı’dır. Heybeliada halkı tarafından “Süslü Mezar” olarak adlandırılan bu anıt mezar, 1868 yılında İngiltere’nin Gemlik Konsolosu Spyridon Kangelaris tarafından eşi Sevasti anısına yaptırılmıştır.
Heybeliada, hem doğal güzellikleri hem de tarihi ve kültürel zenginlikleriyle İstanbul’un önemli bir parçasıdır. Salgınlardan kaçış noktası, Osmanlı elitlerinin yazlık mekanı ve sanatçıların ilham kaynağı olan ada, İstanbul’un kalabalığından uzaklaşmak isteyenler için huzurlu bir sığınak sunmaktadır. Ada, tarihi yapıları, farklı kültürlerin izlerini taşıyan dokusu ve sakin atmosferiyle ziyaretçilerine keyifli bir deneyim yaşatır. Hem Ruhban Okulu hem de Sanatoryum sadece dışarıdan ziyaret edilebilmektedir.
Heybeliada, Prens Adaları’nın en büyük ikinci adası olarak hem tarihi hem de kültürel açıdan zengin bir mirasa sahiptir. Bizans döneminden Osmanlı İmparatorluğu’na ve Cumhuriyet dönemine kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ada, farklı kültürlerin izlerini taşır. Heybeliada Deniz Lisesi, Rum Ortodoks Ruhban Okulu ve Heybeliada Sanatoryumu gibi önemli kurumlar, adanın kültürel önemini artırır. Aynı zamanda, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve İsmet İnönü gibi önemli isimlerin adada yaşamış olması, Heybeliada’yı tarih ve edebiyat meraklıları için çekici bir destinasyon haline getirir. Adanın sakin atmosferi, doğal güzellikleri ve tarihi yapıları, ziyaretçilerine keyifli bir deneyim sunar.