Bir kadınlar günü daha tarihe karıştı. Herkes kendince bir şeyler söyledi, yazdı. Kimi kadın gönlünce, kimisi kadınca, kimi kadın da tek başına hatırladı kadınlığını. Bir erkek küfretti, başka biri içinde bir sıcaklık hissetti ve bunu bir masa başında veya doğanın kucağında kutlamak istedi. Ojeli tırnaklar, kırışmış eller, titreyen eller, yüzüksüz parmaklar, süslü parmaklar kendilerine uzanan bir paket, bir kutuyu açtılar: Bir çığlıktı atılan, bir mücevher, bir şıklık, bir gülüş, bir şaşkınlıktı karşılayan kadını. Eve gönderilen bir buket veya elden verilen sevgi kokan rengârenk çiçeklerle hatırlanan kadın mutlu oldu.
Neden olmasın ki? Kadınlar günü neden kutlanmasın ki?
Keşke kadın ve erkek ayırımı olmasaydı. Keşke kadın ve erkek el ele, göz göze, fikir birliği, gönül şenliği içinde hayatı ve mutluluğu paylaşsalardı. Seven bir erkeğin ilgisi, şefkati, kadınına elini uzatması, gönlünü okşaması, onu koruması, kadınlık gururunu aşağılayan değil de aksine kadınlık duygusunu yükselten beklentilerdir.
Kadınla erkek birbirini tamamlar. Bu hissiyat, bu aşk, bu sevgi yok ise, hayat paylaşılmıyorsa eğer, sözde kalan beraberlik ne kadar komik. Tanrı, bir erkekle bir kadın yaratmış, iki erkek veya iki kadın yaratmamış. Kadın ezilmemeli, hak hukuk özgürlük onun da hakkı, kadın sosyalleşmeli, çağ dışı bırakılmamalı, kültür ve bilime açılmalı, söz sahibi olmalı.
Kadını hor gören erkek zaten ruhsal dengesini kaybetmiştir, kişiliksizdir, eziktir ve büyük çoğunlukla geri kalmış toplumlarda cehaletin tavan yaptığı ailelerde yaşamıştır. Her işin başı eğitim ise eğer, eğitim de çocuğun doğumu ile başlar. Amacımız gelecek neslin eğitimi için doğru yerde doğru emek vermeyi sağlamak olsun.
Asırlar boyu kadın aşağılanmış, horlanmış, sex kölesi olarak kullanılmış, kolsuz kanatsız bırakılmış fakat zaman içerisinde kadın git gide ayaklarının üstünde durmayı, meslek edinmeyi, fikirlerini savunmayı, sanatta ve bilimde sivrilmeyi, hak sahibi olmayı başarmıştır. Teknoloji insan hayatını kolaylaştırıp, daha üretken daha sosyal olmasını sağlayıp, aslında insanı daha yorup daha da çok yalnızlığa itip bir o kadar da çoğalan isteklerine cevap veremediği için, insanı mutsuz etmiştir. Buna benzer, maalesef aşırı feminizmin, kendisini aşırı ispatlama çabasının da anlık mutluluklar dışında kadın hayatına düzen ve mutluluk verdiğini göremiyorum.
Kadın, zarafetini korumalı, agresif ve yersiz davranışlardan kaçınmalı, erkeklik havasına kapılmanın kendisini yücelteceğini sanmamalı. Maddi özgürlüğünü sağlayan kadın, bir feveran iki gözyaşı ile yuvasını dağıtmamalı ama gerektiği yerde de çocuklarını o sevgisiz ortamdan kurtarmalı. Hayatta ayaklarının üstünde duramayan, ömrünün yarısına gelmiş ve hala ailesinin maddiyatı ile yoluna devam eden kızlarımız ve kadınlarımız ne yapmalı? Onlar ya ailelerini veya kendilerini suçlamalı.
Özgürlüğünü, erkeklerle eşit haklara sahip olabilmeyi, toplumdaki ve aile içindeki saygın yerini elde etmek için çaba sarf eden, emek veren kadına, maalesef rızasını hiçe sayan sevgisiz ve aşksız ilişkiye girmek isteyen cinsi sapıklar, tecavüzcüler musallat olmuştur. Buna küçük kızları korkutarak kirleten, aile arasında bunu olağan sayan ebeveynlere, vücutları henüz gelişmemiş kız çocuklarını kendilerine utanmadan eş seçen dedem yaşındaki sapıklara da rastlıyoruz. Bu zulme bir de kadınları hunharca öldüren canileri de eklersek toplumumuzda cinsiyet eğitiminin de ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. Sapıklıklar, ensest, pedofili her dönemde görülmüştür. Bunlar belki engellenemez fakat tedavi edilebilir. Bir sapığı, bir caniyi cezalandırmadan hatta cezaevlerinde mahkûmlar tarafından öldürülmelerinden önce onları konuşturmak, dinlemek, hayatı, ailesi ve çevresi hakkında bilgi edinmekle ancak insanların nasıl ve neden bu hal geldiklerini öğrenir, köklü çözüme ulaşabiliriz. Psikologlar ve sosyologlar bu yaraya derman olsunlar.
Mart ayında kadınlar günü ve Mayısta da anneler günü kutlamaları kesinlikle yıl içinde kadına ve anneye saygı ve sevgi gösterilen tek gün olarak algılanmamalı. Kutlamalar hayatı renklendirmeye yarayan fırsatlardır. Kadınlar gününü kutlamakla, belki duyarsız, belki görgüsüz, belki erkekliği küfretmekle veya kadınla ilişkiye girmekle sınırlayan bir adama hatırlatma yapmış oluruz. Binde bir bile işe yararsa bence başarıdır. Eğitimden bahsetmişken şimdi de diyorum ki yetişme çağındaki erkek çocuklar bulundukları ortamda ve en güzeli de çekirdek ailede zarafet, görgü ve nezaketi öğrensinler.
Kadına şiddet yalnız dövmekle, öldürmekle değil, davranış ve sözle de olmuyor mu? Kadının ömrüne kasteden, yüreğinde beslediği sevgiyi yok sayarak hayatına zarar veren erkek şiddet uygulamıyor mu? Kadınlar günü belki erkeklerin vicdanını ve zekâsını harekete geçirir.
Yılda bir kez bile olsa bu hatırlatma kadınlar için de gerekmiyor mu? Bazı “kaşık düşmanları” kadınlıklarını ya hiç bilmemiş veya unutmuş, unutturulmuş gibi görünmüyorlar mı? Belki onlara de bir uyarı olur, başka bir gözle bakarlar hayata.
Bu yıl kadınlar günü protestolarla kutlandı. Fena mı oldu? Dileğimiz daha sakin ve sevgi dolu ortamlarda kutlamalar amaçlarına ulaşsın, yüreklerde hak hukuk eşitlik ve sevgi çiçekleri açsın.