KOLAY SANMIŞTI

KOLAY SANMIŞTI
Yayınlama: 25.01.2024
Düzenleme: 25.01.2024 21:51
A+
A-

Yine dalgın dalgın yürüyordum. Belki de bir şarkı takılmıştı dilime, mırıldanarak, belli etmeden, içimden kahkahalarla gülerek, belki de sıkılarak, üzülerek yürüyordum.

Güleç yüzlü bir genç kız yaklaştı, kendisini tanıttı. Güzel bir kızdı, belli ki özgüveni ve medeni cesareti vardı. Benden yardım istedi. Bir hayali varmış, tiyatroyu seviyormuş ve oyuncu olmak istiyormuş, fiziğine güveniyormuş, gözü parada değilmiş ama olsa da fena olmazmış.

Bir an gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım. Tiyatro ve oyunculuk çok yönlü sanattır fakat ne yazık ki günümüzde ne kadar yanlış tanıtılıyormuş diye düşündüm. “ Kızım, sanatla ilgilenmene çok sevindim. Seni ilgili kişilerle tanıştırabilirim ama yolunu çizerken bilmediğin belki de tahmin etmediğin bazı şeyler var. Gel biraz konuşalım. “ dedim.

Tiyatronun tanımı genelde klişeleşmiş bir cümle ile yapılır: “ Tiyatro insanı insana insanla anlatan sanat dalıdır.” demiş William Shakespeare. Tiyatro kültürdür, eğlendirirken eğitir. Tiyatro sanatının dini dili yoktur. Tiyatro evrenseldir. Tiyatro aşktır. Eğer tiyatronun simgesi gülen yüz ağlayan yüz ise, biz yaşarken tüm duygularımızı, gülüşlerimizi, gözyaşlarımızı, kahkahalarımızı ve haykırışlarımızı bize verilen oyundaki role katmak zorundayız. Oyunculukta asla “gibi, gibi “ yapamayız.

Uzun süren bir çalışmadan sonra, oyuncunun kendisine verilen metni canlı performansla sahnede canlandırabilmesi için gereken en önemli şey yetenektir. Oyuncunun hangi alanda üstün yetenek göstereceğini zaten var olan yeteneği ortaya çıkarır. Biraz sohbet, birkaç deneme kanımca yeterli olur. Uzun bir çalışma gerekeceğini sanmıyorum. Duygularını oyunu ile özdeşleştirmesi ve asla taklit yeteneğine sığınmaması gerekir çünkü bu durumda teyellenmiş bir elbise canlı mankenin üstünde nasıl kalıp gibi oturmazsa oyuncunun oyunu da sahnede çok kötü sırıtır. Sanatın hiçbir kolu yama kabul etmez. Yeteneğini geliştirmesi için sahne tozunu henüz yutan oyuncu adayının iyi ellerde yetişmesi, oyun seyretmesi, okuması ve azimle çalışması gerekir çünkü tiyatro tiyatro yaparak öğrenilir.

Tiyatrocu çok renkli ve çok yönlü sanatçıdır. Tiyatroya gönül vermek asla tembel insan işi değildir. Tiyatro emek ister, azim ister. Oyuncunun zekâsı geniş ve çabuk kavrayan olması fevkalade değerlidir. Tiyatro oyuncusu ve seyircisi olmak kültürlü olmaktan geçer.

Başarı elde edebilmek için yalnız yetenekli olmak yeterli olur mu? Hayır, çünkü oyuncu ancak yeteneğine teknik katarak arzu ettiği başarıya ulaşabilir. Teknik de disiplinli bir çalışma ve tecrübe ile gelişir. İyi bir sanatçı için yalnız sahne açıldığında, televizyon ve sinema çekimlerinde, setlerde, provalarda disiplinli olmak yeterli olmuyor. Düzenli bir hayat yaşayıp sanatçı olabilen ve sanat dünyasına adım atıp düşlediği özel hayatını abartılı bir şekilde yaşamaya başlayan kişinin yaşantısı arasında inanamayacağınız kadar görülür bir uçurum vardır. Disiplinsiz bir hayat yaşayan, kötü alışkanlıklar, mutsuz beraberlikler, uykusuz geçen geceler, dolayısı ile gıdasız kalıp yalnız görüntüsüne özen gösteren, yıpranan oyuncu kendisini oyununa veremez. Canlandırdığı karakterin ruh analizini yapmaktan uzak kalır.

Ekranda çoğu kez farklı rolleri canlandırmaya çalışırken birçok kez oyuncunun sanki aynı rolü sergilediğini görürüz. Buna biz “oyuncu kendini oynuyor” deriz ve her rolün başarılı oyuncusunu bir kez daha takdir ederiz.

Oyuncu, Tiyatrocu, Star olarak bazen beğenimizi, bazen hayranlığımızı, bazen de sevgimizi kazanan sanatçıların ve sanatla ilgilenen kişilerin hepsi farklı yaratılmış insanlardır. Onların duyguları, yaşantıları, beğenileri, seçimleri, davranışları farklıdır. Sanatçının kalbi hızlı çarpar, yüreği kocaman sevgiler barındırır. Onlarda mantık ve duygular hep çatışma halindedir. Bir sanatçının ruhuna dokunduğunda çarpıcı renklerle aydınlanırsınız. Onları anlamak zor, onlarla birlikte olmak hayattır, ömürdür.

Nezaketleri ile anılan tiyatro sanatçılarının bir ekip çalışması içinde oldukları için sahne arkadaşları ile de aynı nezaket ve saygı çerçevesinde çalışmalarını sürdürmeleri gerekir. Ekibin huzurunu ve disiplinini bozmadan bir tiyatro çalışmasını emeğe saygı göstererek yürüten, geçimli, uyumlu olup sahne arkadaşlarına zorluk çıkarmadan, sahnede rol çalmadan alkışı hak eden kişiye “Namuslu oyuncudur” denir.
Profesyonel oyuncu emeğinin hakkını alır fakat hayatını mesleğine bağlamak zorunda kalır. Aynı mesleğin sosyal çevresinden ayrılmaması, iyisi ile kötüsü ile günlerini o ortamın insanları ile onlardan kopmadan paylaşması kendi menfaatine olur. O ortamda kişiler maddi ve manevi yarış içindeler. O yarışa katılmak bile çok zordur. Amatör oyuncu zaten özveri içindedir ve belki de sahnede performansını etkileyecek günün yorgunluğu ile tiyatroya gelir. Bilinçli seyirci en ufak bir hatayı fark edince her nedense profesyonel oyunculara takılmaz ama amatör oyuncuda hata kabul etmez.

Her gösteride inanılmaz bir heyecan patlaması yaşadıktan sonra hak edilen alkışın tatlı da olsa bir bedeli vardır.

KOLAY SANMIŞTI

Bir Yorum Yazın

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.