Yalova’nın Çınarcık ilçesinde, T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü ekipleri, gelen şikayetler üzerine Harmanlar Taşliman ile Barbaros Caddesi bölgesinde incelemelerde bulundu. Yapılan denetimlerde, atık su altyapısında meydana gelen taşkın nedeniyle Marmara Denizi’ne atık su deşarjı olduğu tespit edildi
Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi kapsamında yer alan bu bölgedeki çevre kirliliği, Çevre Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca değerlendirildi. Çınarcık Belediyesi’ne, çevreye verilen zarar nedeniyle 1 milyon 337 bin TL idari para cezası uygulandı. Bakanlık, bölgedeki kirliliğin önlenmesi ve benzer olayların tekrar yaşanmaması için denetimlerin sıkı bir şekilde devam edeceğini bildirdi.
Yetkililer, çevrenin korunması ve deniz ekosisteminin sürdürülebilirliği için tüm paydaşların üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
Marmara Denizi, uzun süredir kirlilik ve müsilaj gibi çevresel tehditlerle mücadele ediyor. Son olarak, Yalova’nın Çınarcık ilçesinde T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü ekipleri, gelen şikayetler üzerine Harmanlar Taşliman ve Barbaros Caddesi bölgesinde inceleme yaptı. Denetimlerde, atık su altyapısında meydana gelen taşkın nedeniyle Marmara Denizi’ne atık su deşarjı tespit edildi. Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde yer alan bu bölgedeki kirlilik, Çevre Kanunu kapsamında değerlendirilerek Çınarcık Belediyesi’ne 1 milyon 337 bin TL idari para cezası kesildi.
Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorunu, sadece bu olayla sınırlı değil. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, denize arıtılmadan bırakılan atıkların ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguluyor. Sarı, 20 metre derinlikte çektiği görüntülerle, belediyelerin ileri biyolojik arıtma yerine derin deşarj yöntemiyle atıkları denize boşalttığını belgeledi. “Marmara hassas bir ekosistemdir, 1 litre bile arıtılmamış atık denize verilemez,” diyen Sarı, kirlilik yükünün azaltılması gerektiğini belirtiyor.
Müsilaj, Marmara Denizi’nin en büyük sorunlarından biri olarak yeniden gündemde. 2020’de başlayan ve bu yıl tekrar yoğunlaşan müsilaj, deniz yüzeyinden 30 metre derinliğe kadar yayılıyor, deniz çayırlarını ve canlıları olumsuz etkiliyor. Prof. Dr. Sarı, müsilajın 45 günde Marmara’yı örümcek ağı gibi sardığını, sıcaklık artışıyla ilkbahar ve yaz aylarında daha da kötüleşebileceğini söylüyor. X’te yapılan paylaşımlarda, müsilajın deniz çayırlarını kapladığı, fotosentezi engellediği ve pinaların nefes almakta zorlandığı belirtiliyor.
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Marmara’nın oksijen seviyesinin 30-40 metre derinlikte kritik düzeyde olduğunu, kirlilik ve sıcaklık artışının bu durumu kötüleştirdiğini açıklıyor. Deniz suyu sıcaklıklarının mevsim normallerinin 2,5 derece üzerinde olması, oksijensizleşmeyi artırıyor. Ayrıca, Karadeniz’den gelen sıcak suların Marmara’ya ulaşması, alg patlamaları ve müsilaj oluşumunu tetikliyor.
Marmara Denizi’ni kurtarmak için önerilen çözümler arasında, atık arıtma tesislerinin etkin çalıştırılması, sanayi atıklarının denetlenmesi ve derin deşarjın durdurulması yer alıyor. 22 maddelik Marmara Denizi Eylem Planı’nın kirlilikle ilgili 14 maddesinin uygulanması gerektiği vurgulanıyor. Ancak, X’teki paylaşımlar ve uzman görüşleri, arıtma sistemlerinin yetersizliği ve denetim eksikliği nedeniyle müsilajın “kader” haline gelebileceğine işaret ediyor.
Bakanlık, Çınarcık’taki gibi denetimlerle kirliliği önlemeye çalışsa da, uzmanlar ve çevreciler, daha kapsamlı ve acil önlemler alınmazsa Marmara Denizi’nin ekosisteminin çökebileceği uyarısında bulunuyor. Deniz çayırları gibi umut vadeden projeler devam etse de, kirlilik yükü azalmadıkça bu çabalar sınırlı kalabilir.
Marmara Denizi’nin korunması için toplumsal farkındalık, sıkı denetimler ve etkili arıtma sistemleri şart. Aksi takdirde, bu iç denizimiz ve çevresindeki ekosistem geri dönülmez bir noktaya sürüklenebilir.