İstanbul Boğazı’nda göç eden balık sürülerinin önünü kesen onlarca gırgır teknesinin görüntüleri, sosyal medyada “balık soykırımı” olarak nitelendirilerek büyük tepki topladı. Uzmanlar, Boğaz’dan sonra Adalar’a yönelen endüstriyel avcılığın deniz ekosistemini geri dönülmez bir çöküşe sürüklediği uyarısında bulunurken, sofraların vazgeçilmezi hamsideki 120 bin tonluk av düşüşü tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor.
İstanbul’un can damarı Boğaz, son günlerde endişe verici görüntülere sahne oluyor. Karadeniz’den Marmara’ya doğru göç eden balıkların yolunu kesen ve Boğaz’ı adeta bir kapana çeviren gırgır tekneleri, denizdeki yaşam için tehlike çanlarını çaldırıyor. Bilim insanları ve çevre örgütleri, bu “vahşi avlanma” yönteminin, balıkların kritik göç döngüsünü kırdığını ve ekosistemi geri dönülmez bir noktaya getirdiğini belirtiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’na danışmanlık yapan uzmanlar dahi, bu duruma acilen son verilmesi çağrısında bulunuyor.
Tepkiler sürerken, avcılığın yasalara uygun olduğunu savunan bir balıkçı, “Avlanma için 24 metre derinlik şartı var ve burası gerekli koşulları sağlıyor. Bir sorun olsa sahil güvenlik zaten müdahale eder,” ifadeleriyle durumu savunuyor. Ancak uzmanlar, bir faaliyetin yasal olmasının, ekolojik olarak doğru olduğu anlamına gelmediğini vurguluyor. Boğazlar ve Marmara Denizi gibi balıkların üreme, dinlenme ve göç koridorları olan hassas bölgelerin avcılığa açık olmasının, ekosistem üzerinde yıkıcı bir baskı yarattığı belirtiliyor. Türkiye’nin yıllık yaklaşık 400 bin tonluk balık avının %85’inin sadece yedi türe ait olması da denizlerdeki biyoçeşitliliğin ne denli daraldığının acı bir kanıtı.
Ekosistemdeki bozulmanın en somut yansımalarından biri, “denizlerin kuru fasulyesi” olarak anılan hamside yaşanıyor. TÜİK verilerine göre, 2023-2024 av sezonunda 270 bin ton olan hamsi avı, bu sezon 150 bin tona geriledi. 120 bin tonluk bu dramatik düşüş, hem balıkçıları hem de tüketicileri endişelendiriyor.
CNN Türk’e konuşan bir balıkçı, “Ekolojik denge bozuluyor. Bilinçsiz avlanma ve denizde kontrolsüzce gezen troller balığı engelliyor,” diyerek sorunun kaynağına işaret ediyor. Bir vatandaş ise çözümün basit olduğunu söylüyor: “Küçükken yakalamayacaklar. Boyutuna ulaştıktan sonra yakalarlarsa hamsi daha da bollaşır.”
Tüm bu endişelere rağmen tezgahlarda kilosu 250 TL civarında satılan hamsiye talep devam ediyor. Ancak bir tezgah sahibi, “Tutanın da satanın da duyarlı olması lazım,” diyerek sürdürülebilirliğin önemini vurguluyor. Uzmanlar, yasal avlanma boyutu olan 9 santimetre kuralına sıkı sıkıya uyulması ve denetimlerin artırılmasıyla popülasyonun toparlanabileceğini, aksi halde gelecek nesillerin hamsiden mahrum kalabileceğini belirtiyor.
Gidişata dur demek isteyen sivil toplum kuruluşları ve uzmanlar, yetkililere acil bir çözüm çağrısı yaparak yeni ve daha geniş bir yasak haritası oluşturulmasını talep ediyor. Önerilen yeni koruma alanı şu şekilde tarif ediliyor:
Kadıköy Moda Burnu’ndan başlayarak Tuzla Yelkenkaya ve Tuzla Adaları’nı da içine alacak şekilde genişletilmeli.
Büyükada, Heybeliada, Burgazadası, Kınalıada, Sedefadası, Tavşan Adası, Yassıada, Kaşıkadası ve Sivriada dahil olmak üzere 9 Prens Adası’nın tamamı gırgır avcılığına kesin olarak kapatılmalı.
Gözler şimdi yetkililerde. Marmara Denizi’nin geleceği, atılacak somut adımlara ve denizdeki yaşamı korumak için gösterilecek kararlılığa bağlı. Aksi takdirde, bugün tanık olduğumuz “balık soykırımı” görüntüleri, yakında boş denizlerin ve boş tezgahların habercisi olabilir.