19. Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl’ın ilk yarısı ünlü tarihçi Eric Hobsbawm’ın nitelemesiyle tam bir “aşırılıklar çağı” idi.
KAYIP İZLER ATLASI – Hasan Mert Kaya – Bir taraftan emperyalizmin, diğer taraftan ise faşizmin zirve yaptığı bu dönemin kuşkusuz en kanlı savaşlarından birisi de 1.Dünya Savaşı oldu. Almanya ile birlikte savaşa giren Osmanlı Türkiye’sinin Ortadoğu cephelerindeki en büyük rakibi ise Birleşik Krallık, yani İngiltere oldu.
En huzurlu dönem: 1516-1917
Osmanlıların Ortadoğu hakimiyeti Yavuz Sultan Selim’in ünlü Mısır Seferi ile başladı. Çaldıran’da Safeviler’e karşı elde edilen zaferin sağladığı Kuzey Mezopotamya hakimiyeti, 1516 tarihli Mısır Seferi ile perçinlendi. Mısır’ın fethi ile Suriye, Irak, Arap Yarımadası’nın büyük bölümü ve Filistin topraklarında 1917 yılına kadar sürecek olan 401 yıllık Osmanlı idaresi başlamış oldu. Bu dört asırlık dönem, küçük karışıklıklar dışında, Ortadoğu’da hayatın olağan akışında seyrettiği en stabil dönem oldu. Yönetim Müslümandı ancak tüm diğer inanç mensuplarının hakları korundu. Vakıfları, ibadethaneleri yaşadı ve günümüze kadar geldi.
Taşlar yerinden oynuyor
Yemen’de Osmanlı yönetimine karşı başlatılan isyanlar 1. Dünya Savaşı öncesine dayanıyor. Ancak savaşla beraber Arap isyanlarının dalga dalga yayıldığı, Hicaz’a ulaşıp, ardından Ürdün, Suriye ve Filistin’e doğru genişlediği fiili bir durum oluştu. Dönemin İngiltere hükümeti Hicaz Bölgesi’nde önce Haşimi ve sonrasında da Suudi güçlerini silah ve lojistik unsurlarla destekledi. Medine’nin teslimi ile Fahreddin Paşa’nın kuvvetleriyle beraber teslimini ve şehri terk edişlerini düzenleyen protokol çok acı maddelerle doludur. Hicaz cephesi bu haldeyken, İngiltere Kanal (Süveyş), Sina, Filistin ve Suriye cephelerinde ise kendi askeri güçleriyle Osmanlı ordusu ile savaştı. Osmanlı kuvvetleri ile İngiliz kuvvetlerinin arasında bolca Hint, Yeni Zelanda ve Avustralya askeri de bulunuyordu. Kanal ve Sina cephelerindeki muharebelerde üstünlüğü ele geçiren İngilizlerin hedefi Gazze ve ardından Kudüs’tü.
Kudüs’ün anahtarı Gazze
İngilizlerin Sina Yarımadası’nı Osmanlı güçlerinden alışı tam sekiz ay sürmüştü. Sina’nın ardında ise İngilizlerin önünde geçilmesi gereken en önemli kilit noktası Gazze’ydi. Gazze’de Türkler ve İngilizler arasında tam üç büyük muharabe yaşandı. İlk iki muharebe Osmanlı Türk kuvvetlerinin kesin zaferi ile sonuncu muharebe ise İngilizlerin galibiyeti ve Osmanlı kuvvetlerinin Kudüs’e çekilmesiyle sonuçlandı. Gazze’deki Osmanlı güçleri 79. Alay, 125. Alay, 81. Alay’ın 2. Taburu, topçu ve makineli kuvvet birimlerinden oluşuyordu.
84 rakımlı tepe
Birinci Gazze Muharebesi’nde İngiliz kuvvetleri Gazze’deki Türk askerlerine şehrin kuzey, doğu ve güneydoğu yönlerinden saldırmış, çok kanlı sokak çatışmaları yaşanmıştı. Gazze’nin savunmasında en kritik nokta ise şehirdeki 84 rakımlı tepeydi. İngiliz kuşatması esnasında Gazze’deki Türk kuvvetleri ile askeri komuta merkezinin bulunduğu Tellşeria arasındaki tüm bağlantı kesilmişti. Bu kopukluk sırasında gerekli tüm bilgi akışı Ramle’de bulunan Osmanlı Hava Kuvvetleri’ne ait 6 keşif uçağının kahraman pilotlarınca sağlanmıştı. Türklerin Gazze savunmasındaki en stratejik nokta 84 rakımlı tepe ise çarpışan Türk ve İngiliz kuvvetleri arasında defalarca el değiştirdi ancak sonunda Türk askerinin süngü hücumu ile tepeyi geri almasıyla sonuçlandı. İngilizler geride 1500 ölü asker ve çok sayıda esir bırakarak Gazze’den geri çekildiler. Ölü İngiliz askerleri Osmanlı askerleri tarafından Gazze’de gömüldü.
Gazze Muharebesi’ni kazanan Türk askerler
General Archibald Murray görevden alınıyor
İngilizler Gazze’ye ilk saldırılarının büyük bir hezimetle sonuçlanmasının ardından, hazırlıklarını tamamlayıp ikinci defa saldırıya geçtiler. Bu saldırılarında ilk defa tank kullanıldı. Bu tankların üç tanesi Osmanlı topçu ateşi ile patlatılarak imha edildi. Ek olarak kimyasal silah da kullandılar Türk kuvvetlerine karşı. Fakat rüzgârın azizliğine uğradılar ve zehirli gazlar kendi kuvvetlerinin bulunduğu yöne doğru ilerledi. Şehri savunan Türk askerlerinin siperleri ve savunma sistemleri ise ilkine göre daha sağlamdı. İkinci İngiliz taarruzunun da başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, 1916 yılı başında İngiltere’nin Mısır ve Filistin harekâtı başına getirilen General Archibald Murray, Mısır Seferi Kuvvetleri Komutanlığı görevinden azledildi ve yerine General Sir Edmund Allenby komutan olarak atandı.
Allenby Gazze’yi alıyor
General Allenby’ın komutasında İngilizler üçüncü defa Gazze’de Türklere karşı saldırıya geçti. İngiliz güçleri bu üçüncü saldırıda Türk mevzilerini yarmayı başardılar. Türk kuvvetlerinin en dirençli hattı olan Gazze-Bir’üs-Sebi savunma hattı kırılmıştı. Verilen kayıplar sonucu Türk askerleri geri çekilmek zorunda kaldı. Üçüncü Gazze saldırısının sonucunu Avustralya / Anzak atlı birliklerinin çok şiddetli saldırıp özellikle Bir’üs-Sebi’yi zaptetmeleri belirlemişti. Bir’üs-Sebi’yi kaybeden Osmanlılar için bölgede tutunabilecekleri bir hat kalmamıştı. Tek çare birliklerin Gazze’den çekilip hızla Kudüs’e mevzilenip tekrar savunma düzeni almaktı.
Osmanlı topçuları
401 sene sonra düşen Kudüs
Gazze’nin düşmesi Osmanlı güçleri için büyük bir moral bozukluğuna yol açtı. Az sayıda kuvvetle canla başla çok büyük mücadeleler edilmişti fakat düşmanın sayı ve ateş gücü bu sonucu belirlemişti. İngilizler bu başarılarının sağladığı moral desteğini de arkalarına alarak hızla ilerlemeyi sürdürdü. Önce bugün Tel Aviv içinde kalan Yafa şehrini zaptettiler. Osmanlılar kalan son güçleri ile Kudüs’e toplanmış ve İngilizlerin gelişini beklemeye başlamışlardı. Çok geçmeden İngilizler Kudüs önlerinde göründü ve hızla saldırı başladı. Allenby komutasındaki bu ilk saldırı püskürtüldü. Ancak Allenby, 8 Aralık 1917’de ikinci kez saldırıya geçti ve bir gün sonra, 9 Aralık 1917 günü Kudüs düştü. Filistin’de 1516 yılında başlayıp 401 sene süren Osmanlı egemenliği de böylece sona erdi.