SAGLIKLI BEBEKLER YETİŞTİREBİLMEK İÇİN YENİDOGAN TARAMA TESTLERİNİ MUTLAKA YAPTIRALIM

SAGLIKLI BEBEKLER YETİŞTİREBİLMEK İÇİN YENİDOGAN TARAMA TESTLERİNİ MUTLAKA YAPTIRALIM
Yayınlama: 28.03.2012
Düzenleme: 11.12.2012 21:24
A+
A-

SAGLIKLI BEBEKLER YETİŞTİREBİLMEK İÇİN YENİDOGAN TARAMA TESTLERİNİ MUTLAKA YAPTIRALIM

Yenidoğan Tarama Testleri NELERDİR?

FKÜ (FENİLKETONÜRİ)Doğuştan

Fenilalanin hidroksilaz isimli bir karaciğer

enziminin eksikliğine bağlı olarak gelişen kalıtsal bir hastalıktır.

Hastalığın en önemli klinik bulgusu zeka geriliğidir. Görülme sıklığı 11.000 kişide 1 dir .

T.C Sağlık Bakanlığı 1993’den bu yana tüm Türkiye kapsamında fenilketonüri tarama programını

başlatmıştır. Doğum yapılan tüm kuruluşlar, bebek hastaneden taburcu edilirken (yaşamın ilk haftası

içinde) topuğundan özel bir filtre kağıdına birkaç damla kan örneği almakla görevlendirilmiştir.

Ayrıca yenidoğan ve süt çocuğu izlemlerinin ve aşılarının yapıldığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile

Planlaması Merkezleri, Sağlık Ocakları ve özel hekim muayenehanelerine de tarama için kullanılan

özel filtre kağıtları dağıtılmakta, örnekler alınmaktadır. Toplanan örnekler T.C Sağlık Bakanlığına

bağlı Yenidoğan Tarama Merkezlerine gönderilir. Ülkemizde dört Yenidoğan Tarama Merkezi

mevcuttur. (Hacettepe Tıp Fakültesi-Ankara; İstanbul Tıp Fakültesi-İstanbul; Dokuz Eylül Tıp

Fakültesi-İzmir; Cumhuriyet Tıp Fakültesi-Sivas). Tarama testi 3 hafta içerisinde tamamlanır ve

şüpheli bulunan bebekler merkeze davet edilir. Kontrol testlerle hastalığı kesinleşen bebekte hemen

tedaviye başlamak gerekir. Tarama testi için kan örneği doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde

alınmışsa, yalancı negatiflik riski nedeniyle test tekrar edilmelidir

Tedavi edilmeyen bebeklerde ilk aylarda ailenin ya da hekimin fark edebileceği herhangi bir belirti

gözlenmez. Aylar ilerledikçe bebeğin çevreye karşı ilgisinin az olduğu, normal gelişim basamaklarını

izlemediği görülür. Bebek başını tutma, oturma, yürüme gibi becerilerde yaşıtlarından geri kalır.

Zamanla havaleler tabloya eklenebilir. Tedavi edilmeyen fenilketonüri kalıcı zihinsel engelliliğe neden

olur. İlk bir ay içinde tedavisi başlanmış ve düzenli olarak sürdürülmüş fenilketonürüli çocuklar

tamamen sağlıklı olarak büyürler.

Proteinli gıda ile beslenmeyle, alınan L-fenilalanin isimli amino asidin, bir diğer amino asit olan

Tirosine dönüşememesi ile kanda fenilalanin ve metobolitlerinin birikmesi bu hastalığa neden olur. Bu

hastalığın bebeğe geçmesi için hem anne hem de babanın taşıyıcı olması gerekmektedir. Genellikle

akraba evliliği yapan ailelerde görülmektedir. Bebekler de 3 aylıktan önce hastalığın tespiti
dolayısıyla da tedavisinin başlaması gerekmektedir. Yoksa çocuklarda ileri dönemlerde zeka geriliği

Hastalığın önlenmesi, buna neden olan aminoasidin beslenme programından çıkarılmasıyla mümkün

olmaktadır. FKU’lu hasta bebekler ve büyükler ömür boyu bir toz karışım mama kullanmalı ve

fenilalanin içeren yiyeceklere karşı ömür boyu süren özel bir diyete tabi tutulmalıdırlar. Et, süt,

balık, yumurta, baklagil, tavuk gibi ürünleri, hayvansal gıda ve yağları ömür boyu kullanmaları

yasaktır. Diğer sebze ve meyveleri de tartarak gramlık porsiyonlar halinde tüketmeleri

gerekmektedir. Unları, ekmekleri özel olarak üretilmeli, kepekli ekmek, normal ekmek, çavdar

ekmeği gibi ekmekleri asla kullanmamalıdırlar. Hastanın belli aralarla beslenme durumu

değerlendirilmeli, kan da fenilalanin ve tirozin düzeyi ölçülmeli ve ölçüm düzeylerine göre diyeti

ayarlanmalı, zihinsel gelişimi izlenmelidir. İlk 2 yaşta haftada iki kez, 2-4 yaş arasında haftada

bir, 4-10 yaşlarda 15 günde bir, daha sonra ise ayda bir kez kan fenilalanin düzeyi ölçülmelidir.

Alamadıkları bu gıdalardaki yaşamsal faktörleri karşılamak için kullanmak zorunda oldukları özel tıbbı

besinler bulunmaktadır. Tedaviye uymayan hastalarda zihinsel ve gelişimsel bozukluklar olabileceği

için hasta sahibi olan ailelerin diyeti çok iyi öğrenmesi gerekmektedir. Fenilketonüri tedavisi bu konu

ile ilgili merkezlerde sürdürülmelidir diyet tedavisi yaşam boyu olmalıdır.

Yenidoğan döneminde diyet tedavisi başlanmış fenilketonürili hastalar, yetişkin olduklarında diyeti

bırakırlarsa algılamada güçlük, dikkat azalması gelişmektedir.

Bu yüzden doğum yaptığınız hastanenin FKU testini yapıp yapmadığından emin olunuz. Yapılmıyorsa da

yapılmasını sağlayınız.AİLE HEKİMİNİZE VE AİLE SAGLIGI ELEMANINIZA MÜRACAT EDİP KONUYLA İLGİLİ AYRINTILI BİLGİ VE HİZMET ALABİLİRSİNİZ.
Erken teşhis ile bir çok şeyi değiştirebilirsiniz unutmayın.

TSH (THYROTPIN)

Yenidoğan bebeklerde Hipotiroidizm ‘in saptanması amacı ile yapılmaktadır. Hastalığın görülme

sıklığı, 3500-4000 sağlıklı bebekte 1 dir.

Tarama testi, bebek doğduktan 2 ila 5 gün sonra topuktan alınan kanda T4 ve/veya TSH ile

bakılarak yapılır.Hipotioidizm’in bir ay içerisinde tedavi edilmesi halinde, bunun neden olduğu zeka

geriliğinin gelişmesi önlenebilir.BAGLI BULUNDUGUNUZ AİLE HEKİMLİGİ BİRİMLERİNDE BEBEK TAKİPLERİNİZİ YAPTIRABİLİRSİNİZ

İŞİTME TARAMA TESTİ

YENİDOĞAN İŞİTME TARAMASI NASIL YAPILIR?

Bebek doğal uykusundayken dış kulak yoluna yerleştirilen küçük bir probe ile iç kulağa özel
bir ses gönderilir ve iç kulaktaki dış saç hücrelerinin sese tepkisi ölçülür. Bu işlem bebeğe
hiçbir zarar vermez ve canını acıtmaz. Birkaç dakika süren basit bir ölçümdür. İşitme objektif
olarak değerlendirilir, bebeğin hiçbir katılımı gerekmez. Doğumdan sonra 48 saatini
doldurmuş her bebeğe işitme testi yapılabilir.
Bebekler, işitme duyusuna sahip olarak doğarlar. İşitme, konuşma ve dil becerilerinin

kazanılmasında gerekli bir rol oynar. Küçük bir işitme kaybı bile bebeğinizin dil yardımıyla

anlama ve ardından iletişim kurma yeteneği üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır.

Yeni doğan bebekler arasında her iki kulakta birden ileri düzeyde işitme kaybı ensidansı (görülme
sıklığı), yüzde 2 ile 5 arasında değişir.

Bebeğiniz hastaneden çıkarılmazdan önce doktorunuz tarafından anormal tepkilerinin belirlenmesi

amacıyla rutin testlere tabi tutulacaktır. Yeni doğan bir bebeğin işitme kaybı yaşamının ilk birkaç

günü içinde, daha hastanede bulunuyorken belirlenmezse, ana babanın çocuklarında

konuşma gecikmesi olduğundan kuşkulanmaya başladıkları zaman, yani bebek 18 ile 24 aylık olunca

keşfedilebilir. Bu süre zarfında da çocuk dil yeteneği kazanması için gereken kritik bir dönemi

geçirmiş olur. Bu nedenle, bebeklik döneminde en ufak bir işitme kaybının bile tesbit edilmesi, bu

kaybın neden olabileceği sorunlann bertaraf edilmesi için gereken girişimlerin başlatılabilmesi

Bebeğinizin işitme kaybı açısından yüksek risk grubuna girdiği düşünülüyorsa işitme testlerinin bebek

henüz hastanede iken yapılması veya daha sonra düzenli bir değerlendirme takibinin

gerçekleştirilmesi gerekir. Halen iki test yöntemi kullanılmaktadır:

1) Bebeğin gürültüye tepkisinin gözlenmesi;

2) Bir kulaktaki kaybın kontrol edilebilmesine olanak sağlayan özel bir test (işitsel beyin sapı

Ancak, halen yeni doğan bebekler üzerinde kullanılmakta olan testlerin hiçbiri, çocuk büyüdükçe

ilerleyecek olan hafif işitme kaybının ya da minimal kaybın belirlenmesini sağlayamamaktadır. Bu

nedenle, herhangi bir işitme kaybının varlığından kuşkulanmıyorsa, bebeğinizin 3. ve 6. aylar

arasında bir takip testinden geçirilmesi gerekmektedir.UNUTMAYALIM

**NEONATAL TOPUK KANI TARAMASI**İşitme testi, **doğumsal kalça çıkığı muayenesi ve **göz muayenesi yenidoğan muayenesinin parçası olmalıdır.

1-7NİSAN KANSER HAFTASI Kanserhücrenin olağandışı bölünüp çoğalmasıdır. Kanserli hastalarda hücre, canlının zararına çoğalır. Organların işlevlerini yapmalarını engeller.

Halk sağlığı yönünden kanserin önemi; hastalığın öldürücü olması ve sık görülmesidir. Bu açıdan bakıldığında kanser hastalığı dünyanın en önemli sağlık sorunudur.
Kanserle savaşabilmek, zararlarını azaltabilmek için halka hastalığın önemini ve kanserle savaş yollarını anlatmak gerekir. 1-7 nisan kanser haftasıdır.Saglık Bakanlıgına baglı tüm kurum ve kuruluşlarda konuyla ilgili halkı bilinçlendirici egitimprogramları yapılarak halkımızın bilgilenerek konuya hakim olması saglanmaya çalışılmaktadır.
Tıp biliminin gelişmesi, insanların eskiye göre daha bilinçli yardım istemeleri, pek çok insanı kanserden kurtarmaktadır. Gün geçtikçe, kanserden kurtulanların oranı daha da artacaktır
Kanser hastalığının gerçek nedeni tam olarak bilinmiyor. Ancak çok alkol ve sigara içenlerde, boya işlerinde çalışanlarda, kimyasal maddelerle uğraşanlarda, güneş ve röntgen ışınları altında uzun süre kalanlarda düzensiz beslenmede.ve Ailede kanser olan birnci derecede yakın akraba varsa hastalık daha çok görülmektedir.
KANSERİN ÖN BELİRTİLERİ

**Vücudun herhangi bir yerinde nedeni bilinmeyen şişkinlikler, sertlikler,
**iyileşmeyen yaralar,
**Vücudun çeşitli yerlerindeki benlerde ve siğillerde, renk ve büyüklük değişmeleri,
**Durdurulamayan kanamalar,
**Ses kısıklığı
**Geçmeyen öksürük
**Nedeni anlaşılamayan ateş ye zayıflama,
**Tuvalet alışkanlıklarındaki değişiklikler kabızlık ishal vb.
Bir hastalıktan korunmak için o hastalığın nedenlerinin bilinmesi önemlidir. Bugün kanserin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Kansere karşı alınacak önlemlerde, yapılacak savaşta temel ilke; kanser etkenlerinden kaçınmak ve hastalığın erken tanımıdır.

Tıp biliminin gelişmesi, insanların eskiye göre daha bilinçli yardım istemeleri, pek çok insanı kanserden kurtarıyor. Gün geçtikçe kanserden kurtulanların oranı daha da artacaktır.

Kanser hemen her organda görülmektedir. Ancak bazı organlarda daha çok dikkati çekmektedir.

Akciğer Kanseri: Ölüm oranı en fazla olan kanserdir.Ancak çok alkol ve sigara içenlerde, boya işlerinde çalışanlarda, kimyasal maddelerle uğraşanlarda, Sigara dumanına pasif olarak maruz kalanlarda daha sık görülür.
Sindirim Sistemi Kanseri: Mide ve Kalın bağırsak kanseri önemli organ kanserleridir.
Meme Kanseri: Elle tanımı yapılabildiğinden tedavi ve iyileşme oranı en çok olan kanser türüdür.Kadınlarda daha sık olmakla birlikte erkeklerdede görülme oranı yüzde birdir.Erken teşhis edildiginde tedaviye cevap daha hızlıdır.Her kadın düzenli olarak kendi kendine meme muayenesini yapmalı meme dokusunda görünümünde herhangi bir degişiklik ıldugunda hekime müracat etmelidir
Kadına Özgü Kanserler Neden Yüksek Oranda?

Kadının cinsel organlarının bir çok bölümü bu nedenle kanser gelişmesine son derece elverişlidir. Örneğin uterusun iç tabakası olan endometrium kadın vücudunun en hareketli bölümlerinden biridir. Bu bölüm bir adet boyunca 0 cm den 1 cm ye varan kalınlıklara ulaşır. Bu şekilde hareket olan bir organda da kanser gelişme olasılığı diğer organlara göre çok daha fazladır.
Yumurtalıklardaki hücre çoğalması ve hereketi de oldukça yoğundur. Özellikle yumurtalıkların etrafını çeviren hücreler son derece yoğun bir çoğalma içindedir. Hücre çoğalması ve yumurtalıkların sürekli bir gelişme içinde olması nedeniyle yumurtalık kanserlerine de çok sık rastlanmaktadır.
Diğer önemli ve kanser açısından riskli olan kadın organı memelerdir. Memelerdeki hücreler hareketli olması ve sürekli hormon değişimlerine bağlı olması nedeniyle kansere yolaçabilecek hastalıklara sık rastlanır.
Kanserden Korunmak için Düzenli Kontrol…
Ilerlemiş hastalık için yapılacak işler son derece kısıtlıdır. Ama erken yakalanmış kanserlerde tedavi son derce basit ve etkilidir. Hatta bazı kanserlerin öncü belirtileri mevcuttur.
Kadının kanserden korunması veya kansere erken yakalanması için bu konuda çok bilgili olması gerekmektedir. O kadar bilgili olmalıdır.

Kansere karşı silahlı olmanın ilk şartı düzenli kontrol yaptırmaktır. Kanser başlangıçta çok yavaş gelişir. Belli bir görünüme gelmesi uzun zaman alır. Örneğin 1 er yıllık aralarla yapılan kontroller dahi kanseri çok erken safhada yakalamak için yeterlidir. Son kontrolünüzden hemen sonra kanser gelişmeye başlamış olsa dahi, bu kanserin 1 yıl sonraki kontrole kadar zararlı olabilecek boyutlara gelmesi son derece nadir bir olaydır.Özetle birer yıllık aralarla kontrollerinizi yaptırmanız yeterlidir.
Diğer bir nokta da her organa özgü kanserlerin riski arttıran ve azaltan özelliklerini bilmek ve ona göre önlem almaktır.
Yumurtalık Kanserleri

Yumurtalık kanserleri kadınlardaki kanserler arasında ölüm nedenleri arasında 5. sıradadır.

Ilk dört sırada akciğer, meme, bağırsak, ve pankreas kanserleri gelmektedir. Bir kanserin sık rastlanması ile ölüme neden olması farklı olaylardır. Sık rastlanan bir kanser daha az ölüme neden olurken seyrek rastlanan bir kanser daha çok ölüme neden olabilir. Nitekim yumurtalık kanserleri serviks ve endometrium kanserlerinden daha az sıklıkta rastlanmasına rağmen daha fazla ölüme neden olmaktadır.

40 yaşın üstündeki kadınların ölümlerinin %2 sine yumurtalık kanseri neden olmaktadır.
Yumurtalık kanserlerine en çok 50-60 yaş arasında rastlanmaktadır.
Tüm karın içi organlar arasında hastalığı teşhisi en zor olan organ yumurtalıklardır. Erken dönemde ya da kanser öncesi dönemde bu organın kanserlerini tanıyabilecek çok az ilerleme olmuştur.

Erken Tanı Son Derece Güç..

Yumurtalık kanserlerini erken teşhis edebilmek için Vajinal yolla yumurtalığa giden kan akımı ölçümleri yapılıyor

Ya da kanda birçok özel maddeler aranıyor. Bazı tip kanser hücrelerine karşı vücudumuz özel maddeler geliştiriyor. Bir tür bağışıklık bu. Işte bu maddeleri saptayarak vücüdumuzda o kanserin varlığını anlayabiliyoruz. Ancak birçok sorun var. Kanser olmıyan bir çok durumda da bu maddeler çok yüksek çıkabiliyor.

Bunlar CA-125 denilen bir madde. Bu madde bazı over kanserlerinde gerçekten kanda artar. Ancak çoğu durumda da artmayabilir. Ayrıca kanser dışı birçok hastalıkta da artışlara rastlanabilir

Sonuç olarak yumurtalık kanserleri genellikle sessiz kalırlar ve ancak çevreye yayılınca farkedilirler.
Erken farkedilmeleri kadının düzenli sağlık muayeneleri yaptırması ile mümkün olabilmektedir.

Riskli Durumlar…

Çocuk doğurmamış, çok sık düşük yapmış, ya da geç doğum yapmış kadınlarda yumurtalık kanserleri daha sık rastlanmaktadır. Daha önce meme kanseri geçirmiş kadınlarda iki kat sık rastlanmaktadır. Bazı ailelerde de aile bireylerinde yumurtalık kanserlerine sık rastlanmaktadır.
Hatta bu tip kişiler yurt dışında kanser gelişme korkusu ile yumurtalıklarını aldırmakta.

Rahim Ağzı Kanseri

Vücudumuzun her yerinde hücreler aynı hızla veya aynı düzenle çoğalmaz.
Bazı bölgelerde çok fazla düzensizlik vardır.

Bu düzensiz yerlerin özelliği nedir? Vücudumuzun dışını örten hücre tabakası çok katlıdır. Halbuki iç organlarımızın yüzeyini örten hücre tabakaları tek katlıdır. Bir çok boşluktan iç organlara geçiş vardır. Işte bu geçiş bölgelerinde hücre çoğalmasında bir düzensizlik vardır. Çünkü çok katlı epitelden tek katlı epitele geçiş okadar kesin sınırlı değildir. Birbirinin içine geçmiştir. Sürekli bir mücadele vardır hücreler arasında. Serviks bölgeside bu geçiş yerlerininin en genişlerinden biridir. Vajen içinden gelen çok katlı epitel dokusu uterus içindeki tek katlı epitele serviksde geçmektedir. Serviks bu nedenle en fazla hücre çoğalması düzensizlikleri olan bölgelerdendir. Bir bölgede ne kadar fazla düzensizlik varsa o bölgede kanser gelişme şansı o kadar fazladır…

Sadece tek başına düzensiz çoğalma da yeterli değildir. Dışarıdan bazı uyarıcı etkenlerin bu hücre çoğalmasını arttırması önemli bir noktadır. İşte bu çoğalmayı arttıran etkenlere risk faktörleri diyoruz.

Rahim Ağzı Kanseri İçin Risk etkenleri:

Erken yaşta cinsel ilişkiye başlamış olma,
Fazla sayıda erkekle ilişkide bulunma,
Erken yaşta gebelik,
Çok Doğurmuş Olma
Düşük gelir düzeyi,
Sigara.
Görüldüğü gibi cinsel ilişki süresi, sıklığı ve eş çeşitliliği arttığı oranda rahim ağzı kanseri riski artmaktadır. Özellikle genelevlerde ya da benzeri şekilde çalışan kadınlar büyük risk altındadır.
Erkeğin sünnetli olması riski azaltmaktadır.
En önemli etken seksüel bulaşan hastalıklardır. Virüs denilen mikroplar bu zayıf epitel içine yerleşerek onun normal düzenini bozarlar.

Rahim ağzı Yarası; Kanserin İlk Belirtisi Olabilir..
Dış etkenlere karşı korunması için derimiz çok katlı hücre ile çevrili iken aynı dış etkenlere karşı ince iç hücre tabakası karşı koyamaz.

Serviksde değişik nedenlerle bu içeriyi döşeyen tek tabakalı hücre tabakası dışarı doğru taşar. Bu taşma muayene sırasında kırmızı renkte bir leke şeklinde görülür. işte halk arasında rahim ağzında yara olarak bilinen olay bir hücre dokusu sınırlarının dışına taşmıştır. Burada birden kendisinin alışık olmadığı bir ortamla karşılaşması sonucunda hücreler anormal şekilde çoğalmaya başlar.
Kanser Uzun Süre Yakalanmayı Bekler..

Bu bozuk hücreler hemen kansere dönmez kansere dönmesi 7 ila 10 yıl kadar uzun bir zaman alır. Işte bu zaman zarfında bu anormal hücreler saptanırsa çok basit tedavilerle rahim içi kanseri önlenir. Nedir bu anormal hücreleri saptamanın yolu?
Yayma diğer adıyla smear. Muayene bölümünde ayrıntılı olarak anlattığımız smear’i yılda bir kez yaptırmakla ileride serviks kanserine yakalanmaktan kurtulursunuz.
Smear bozukluğunun kadınlar arasında herhangi bir anda yakalanma sıklığı %1-4 arasındadır. Yani yoldan geçen 100 kadına o anda smear yapsak en az bir tanesinde bozuk hücre yakalayacağız demektir. Her yakalanan 3 kişiden birinde kanser gelişmesi kaçınılmazdır. Bu rakamı azımsamamak gerekir.

Bu anormal hücreleri anlayabilecek başka belirtiler yok mu?.. ***Tek yol smear. sadece orta yaş kadınlar değil adet görmeye ve aktif cinsel yaşama başlamış her kadın yılda bir kez bu işlemi yaptırmalıdır.

Diğer önemli ama biraz daha uzun zaman ve masraf gerektiren teşhis yöntemi Kolposkopidir. Kolposkopi rahim ağzının görüntüsünün özel bir mikroskopla büyütülerek gizli olan veya çok erken dönemde olan rahim kanserlerinin incelemesi yapılabilmektedir…

Işte tedavi edilemiyen bu anormal hücreler sonunda kansere döner. 40 yaşını geçen her yüz kadından 2 si ne yazıkki bu rahim ağzı kanserine yakalanmaktadır. Ancak 20 yaşında bile rastlanmaktadır. Erken yakalanan kanserlerin iyileşme şansı %95 in üzerindedir.
Bu konuda çevremizdeki insanları uyaralım. Kanserle ilgili en küçük kuşkuya düşüldüğünde hemen doktora başvurmak gerektiğini anlatalım. Unutmayalım; kanserin erken belirlenmesi, iyileşmesini çok kolaylaştırır.
Adalar Toplum Sağlığı Merkezi
KONUYLA İLGİLİ BAGLI BULUNDUGUNUZ AİLE HEKİMLERİNDEN BİLGİ VE DANIŞMANLIK ALABİLİRSİNİZ
ADALAR TOPLUM SAGLIGI MERKEZİ /İL SAGLIK MÜDÜRLÜGÜ EGİTİM ŞUBE 02163826210