Seba’nın Martısı ve Bugünün Beşiktaşı: Kaybolan Kimliğin Maçı

Seba’nın Martısı ve Bugünün Beşiktaşı: Kaybolan Kimliğin Maçı
Yayınlama: 24.11.2025
A+
A-

23 Kasım Pazar günü saat 17.00’de oynanacak bir maç… Kâğıt üzerinde böyle görünüyordu, ancak Beşiktaş için gerçek maç tansiyonun günler öncesinden yükselmesiyle başladı. Rakip kulübün başkanının yaptığı açıklamalarla atmosfer gerilirken, Beşiktaş yönetiminin maç sonuna kadar süren sessizliği taraftarın gözünde en az sahadaki sonuç kadar sorgulandı. Bu durum, kulübün son dönemde yaşadığı iletişim zaafının bir yansımasıydı; rakip konuşurken Beşiktaş susuyor, psikolojik üstünlük daha baştan el değiştiriyordu.


Bu süreçte ister istemez Sergen Yalçın’ın ilk Beşiktaş dönemindeki net tavırları hatırlandı. O dönem camianın nabzını doğru tutan, takıma özgüven ve direnç katan bir liderlik vardı. Bu maçta ise benzer bir enerjinin eksik hissedilmesi, Beşiktaş’ın genel olarak yaşadığı özgüven kaybının teknik ekipten oyunculara kadar tüm yapıya yansıdığını gösteriyordu. Takımın saha içi görüntüsü kadar kulübün hissettirdiği güç ve kararlılığın da zayıflamış olması dikkat çekiciydi.


Saha içine bakıldığında zaten problemli bir tablo vardı. Birkaç haftadır devam eden Rafa Silva krizi, Beşiktaş’ın oyunundaki en belirgin kırılma noktalarından biri oldu. Bağların kopmuş olduğu hissi çok açık; böyle bir oyuncunun yokluğu üçüncü bölgedeki kaliteyi, bağlantıyı ve akışı tamamen bozdu. Bir yandan da Orkun Kökçü’nün kırmızı kart cezalısı olması ve tribünden izlemek zorunda kalması, zaten kırılgan olan orta sahayı daha maç başlamadan güçsüz hale getirdi. Hem oyun aklının hem de liderlik vasfının tribünde olması Beşiktaş’ın pres gücünü, temposunu ve yönlendiriciliğini ciddi şekilde düşürdü.


Teknik direktör tercihleri ise doğal olarak en çok konuşulan bölüm oldu. İlk 11 açıklandığında Salih Uçan’ın sahada yazması şaşkınlık yarattı. Demir Ege ve Kartal Kayra gibi iki değerli genç yetenek kenarda tutulurken Salih’in tercih edilmesi, ne oyunsal açıdan ne de gelecek planlaması açısından mantıklı görüldü. Gökhan Sazdağ iyi bir rol oyuncusu olabilir; ancak Beşiktaş’ın ilk 11 oyuncusu seviyesinde değil. Üstelik milli arada Almanya U21 formasıyla çok iyi bir performans sergileyen Taylan’ın hiç düşünülmemiş olması da ciddi bir soru işareti yarattı.


Savunmanın sol tarafında yaşanan kaos ise meselenin başka bir boyutuydu. “Beşiktaş’ın çocuğu” diyerek geri alınan Rıdvan’ın Masuaku ve Jurasek’ten daha iyi bir performans ortaya koyamaması, transfer politikasının plansız ve fazla duygusal yürütüldüğünün en net göstergelerinden biriydi. Beşiktaş sorun çözmek için hamle yapmıyor; sadece sorunları farklı isimlerle aynı seviyede tutuyor görüntüsü veriyor.
Tüm bu tercihlerin ve eksikliklerin toplamı sahaya 1-1’lik bir skor olarak yansıdı. Kâğıt üzerinde iç sahada alınan bir beraberlik gibi görünse de gerçekte çok daha ağır bir tabloyu işaret ediyor: Beşiktaş’ın en iyi oyuncusunun yine kaleci olması. Kalecinin öne çıktığı her maç, takımın hücum edemediğini, savunmada güven veremediğini ve merkezde yönlendirici bir yapıya sahip olmadığını açıkça gösterir. Bu da sorunun sadece oyunla değil, kulübün bütün olarak yaşadığı kimlik, özgüven ve duruş kaybıyla ilgili olduğunu anlatır nitelikte.


Beşiktaş bugün yalnızca taktiksel anlamda değil, hissiyat ve karakter olarak da ciddi bir daralma içinde. Yönetiminden teknik ekibe, oyuncusundan tribününe kadar herkesin aynı ritimde olmadığı, kulübün sesinin kısıldığı bir dönemde skorların değişmesini beklemek gerçekçi değil. Bu takımın bugün en çok ihtiyacı olan şey, yeni bir dizilişten ya da tek bir oyuncudan ziyade yeni bir duruş. O duruş geri gelmeden Beşiktaş’ın gerçekten değişmesi mümkün görünmüyor.


Ve belki de bu maçın en simgesel anı, tam da bu duruşun nereden geldiğini hatırlatıyordu. Maç başlamadan hemen önce sahada süzülen bir martı… Yıllar önce Beşiktaş’ın onursal başkanı Süleyman Seba’nın söylediği o sözü akıllara getiren bir martı: “Sizi özlediğim zaman yanınıza bir martı olarak geleceğim.” Üstelik tam 78 yıl önce, yine bu statta Beşiktaş formasıyla ilk golünü atan Seba’nın hatırasına denk gelen bir günde. Sanki o an, Beşiktaş’ın kaybettiği aidiyetin ve zarafetin ruhu sahaya konmuş gibiydi. Belki de o martı, kulübe bugün en çok ihtiyaç duyduğu şeyi hatırlatıyordu: Köklerine dön. Duruşunu geri kazan.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.