Bekleme salonundayım. Son günlerin konusu başı boş köpeklerin çaresizliğinden konuşulurken konu vicdan muhasebesine kaydı. Allahın yarattığı cana zarar vermek bile günahsa, o savunmasız ve suçsuz canı almanın bedeli neler olmaz ki ! Öldürmeyelim, doyuralım. Tekmelemektense, koruyalım sloganları bile insanları vicdana getirmiyor ve zamanında alınmayan önlemlerin cezasını masum hayvanlara ödetmeye çalışılıyor.
Aramızda suskun duran bir beye fikri sorulduğunda, kendisini hayat boyu üzeceğini defalarca tekrarladığı bir olayı anlatmaya başladı : « İki evladım var. Kızım henüz üç yaşındayken eve minik bir kedi aldık. Çok sevimli ve oyuncu bir kediydı Mine. Çocuklarla oynar ve bizi çok güldürürdü. Bir gün mıncıklamalara dayanamayıp kızımı tırmaladı. Gereken tedaviyi yaptık hatta kanayan yeri eczaneye bile gösterdik ama kızarıklık yaraya dönüşünce doktora başvurduk. Doktorumuz birçok tetkik yapmamızı isteyince evimizin neşesi kaçtı. Kızıma lösemi teşhisi koydular. Hastahane kediye hayat borcumuz olduğunu söyledi. Mine kedinin tırmalaması ile hastalık erken teşhis edilip tedaviye alındı ve böylece eşim kızımla birlikte bir buçuk yıl hastahane kontrolü altında evden uzakta yaşadı. Oğlum ve ben, kedimize aşırı sevgi göstererek kah mutsuz, kah umutlu ama hep hüzünlü yaşadık.
Rabbime şükürler olsun, kızım sağlığına kavuştu ve neşeli bir çocuk olarak evine döndü. Hastahane kontrollerini aksatmadan bugüne kadar geldik. Şimdi ilkokulda eğitim alıyor fakat tedavi sürecinde hastalığından ürkmemesi için hep Mine kedinin tırmığını suçlamıştık. Bu yalanın kızımda korku
yaratacağını, şiddetli korku krizlerine gireceğini ve tüm kedilerden nefret edebileceğini düşünememiştik.
Hiç bir suçu olmayan o çok sevdiğimiz munıs kediyi elimle bakımvine bırakmaya mecbur kaldım. Mineden ayrılmak çok zor oldu ama onu ölene kadar bakacağıma kendime ve oğluma söz verdim.
Bakımevine ilk ziyaret ettiğim gün o çok sevdiği tavuklu mamasından götürmüştüm. Mine uzaktan gördü beni. Evde yaptığı gibi beni karşılamadı. Aksine başını patilerinin arasına alıp yüzüme bile bakmadı. Ben belirli zamanlarda ziyaretine gidiyorum. Kızımın hayatını kedimize borçluyuz. Mine bana küstü ve artık tavuklu mama yemiyor.. Kızım hala psikolojik tedavi görüyor ve ancak bu yıl Minenin bir oyuncağını bulup odasına koydu. Kedi korkusunu yeneceği söyleniyor ama ben vicdan azabını yenemiyorum.
Kedi ve köpekler bir lokma yiyecek için gözünüzün taa içine bakan, teşekkür etmek için yanınıza gelip sürtünen, sevgi gösterileri yapan canlılardır. Emanettir bize onlar, onlar bizi anlar, konuşmaz onlar ama ahları tutar.