Burgazada’nın kalbinde, iyot kokusunun çam ağaçlarının hışırtısına karıştığı o en mahrem, en naif köşedeyiz: Madam Marta Koyu. Bugünlerde bu eşsiz kıyıda dalgaların sesine, bir “dayanışmanın” haklı isyanı karışıyor. Ancak bu isyanın arkasında hüzünlü bir gölge, yarım kalmış bir hikaye var.
Hain bir saldırıyla aramızdan koparılan, Adalar’ın hafızası ve vicdanı Hakan Tosun’un objektifi, henüz hiçbir şey bitmemişken o koyun her taşını, her çiçeğini kaydetmişti. Bugün biz “Kamera Hâlâ Kayıtta” diyorsak, bu sadece teknik bir detay değil; Hakan’ın mirasına ve Martha’nın doğasına sahip çıkma borcumuzdur.
Koruma Sözünden Ticari İştaha: Ne Değişti?
Hatırlayalım; çok değil, bir yıl önce Adalar Belediyesi, Danıştay’daki hukuk mücadelesinde Marta Koyu için ne diyordu? “Burası hassas bir ekosistemdir, ticari faaliyete açılamaz, Kıyı Kanunu’na aykırıdır.” Haklıydı da… 46 dönümlük 1. derece doğal SİT alanından, nesli tükenme tehlikesi altındaki deniz çayırlarından bahsediyoruz.
Ancak bugün geldiğimiz noktada, “kamu eliyle koruma” maskesi altında tuhaf bir dönüşüme tanıklık ediyoruz. Dün ihaleleri “ekosistem” diyerek iptal ettiren irade, bugün kendi belediye şirketi üzerinden koyu bir “ticari plaj ve işletme” haline getirmeye çalışıyor.
Sormak gerekiyor: 2024’te ekosisteme zarar veren o “ticari faaliyet”, belediye işletince birdenbire doğa dostu mu oluyor?
“Beton Girmeyecek” Demek Yetmez!
Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat, tüple dalıp kıyıya çıkarak bir “şov” sergilemiş, “Koya beton girmeyecek” sözünü vermişti. Sayın Başkan, Burgazadalılar ve doğa savunucuları biliyor ki; bir yeri yok etmek için sadece beton dökmek gerekmez.
Binlerce insanın baskısı,
Gürültülü konserler,
Ücretli giriş bariyerleri,
Kaçak yapıların restoran adı altında meşrulaştırılması…
Bunların her biri, beton kadar ağır, beton kadar öldürücüdür. Marta Koyu bir “piyasa aktörü” değil, bir dünya mirasıdır.
Bilimsel Alan Yönetimi Şart
Marta Koyu Dayanışması’nın ve Burgazada Mahalle Meclisi’nin talebi çok açık ve net: Bilimsel Alan Yönetimi. Burası bir rant alanı değil; akademisyenlerin, yerel paydaşların ve gönüllülerin ortak aklıyla hazırlanacak bir koruma planına muhtaçtır. Kıyılar hepimizindir ve halkın ücretsiz erişimi, belediye işletmesi dahi olsa “ticari işletme” mantığına kurban edilemez.
Hakan Tosun’un kamerasına yansımıştı o koyun saflığı… O görüntülerde sadece taş toprak yoktu; Adalıların ortak belleği vardı. Şimdi o bellek, “Kamera Hâlâ Kayıtta” diyenlerin ellerinde yükseliyor.
Adalar Belediyesi yol yakınken bu yanlıştan dönmeli. Çünkü doğa, kendisine ihanet edenleri değil, onu karşılıksız sevenleri hatırlar. Marta Koyu hepimizin; ihalelerle, plaj işletmeleriyle değil, olduğu gibi kalsın!