Adalar ve Sığınmacılar: Güvenlik ve Gelecek Kaygıları

Adalar ve Sığınmacılar: Güvenlik ve Gelecek Kaygıları
Yayınlama: 27.11.2025
Düzenleme: 27.11.2025 16:42
A+
A-

Büyükada’nın Kadıyoran Tepesi’nde otururken bile dünyanın geri kalanından kopuk, izole bir yaşam sürmek artık mümkün değil. Her ne kadar denizle çevrili, şehir karmaşasından uzak bir coğrafya gibi görünseler de adalar, küresel gelişmelerin etkilerinden muaf değil. Güvenlikten ekonomiye, sosyal hayattan göç hareketlerine kadar dünyada yaşanan her gelişme, en sakin ve huzurlu bölgelerimizi dahi derinden etkileyebiliyor. Bu nedenle ada yaşamının dinginliği, dış dünyada olup bitenleri görmezden gelme lüksünü kimseye tanımıyor.

Washington DC’de Beyaz Saray yakınlarında yaşanan silahlı saldırı, yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nin değil, tüm dünyanın gündemini sarstı. İki polisin hayatını kaybettiği bu trajik olayın saldırganlarından birinin 2021 yılında ülkeye giriş yapmış Afgan bir sığınmacı olması, göç ve sığınmacı politikalarını yeniden alevlendirdi. ABD’nin bu olayın ardından Afgan sığınmacıları sınır dışı etme kararı alması, benzer kaygıların hâkim olduğu Avrupa’da da yankı uyandırdı. Bugün Fransa’nın birçok noktasında; tren istasyonları, meydanlar ve ana caddelerde silahlı polis devriyeleri ile sıklaşan kimlik kontrolleri olağan bir görüntü haline gelmiş durumda.

Bu tablo, şu soruyu ister istemez gündeme getiriyor: Türkiye’de, özellikle İstanbul’un gözbebeği olan Büyükada ve diğer adalarımızda benzer güvenlik tedbirleri var mı? Yaz aylarında nüfusu katlanan, çoğu tarihi ve korunması gereken ahşap yapılardan oluşan bu hassas bölgelerde, muhtemel bir güvenlik zafiyetine karşı gerekli hazırlıklar yapılıyor mu? Adalara denetimsiz girişlerin mümkün olması, riskleri her geçen gün daha da artırmıyor mu?

Sorunun yalnızca güvenlikle sınırlı kalmayan bir boyutu daha var: ekonomi ve sosyal düzen. Ülkemizdeki düzensiz göçmen nüfusu, kayıt dışı ekonominin büyümesine yol açan bir işgücü havuzuna dönüşmüş durumda. Sigortasız ve düşük ücretlerle çalıştırılan bu kitle, bazı işverenler tarafından maliyet avantajı gözetilerek tercih ediliyor. Ancak bu durum hem yerli iş gücünü olumsuz etkiliyor hem de sosyal adaletsizliği derinleştiriyor. Öte yandan, yetişmiş insan kaynağımız – doktorlar, mühendisler, yazılımcılar – Avrupa ülkelerinde değer görmekte, ancak ülkemize gelen sığınmacı nüfusunun büyük bölümü nitelikli işgücü vasfına sahip değil. Bu dengesizlik, uzun vadede sosyo-ekonomik yapımız üzerinde ciddi baskılar oluşturabilir.

Adalar İçin Proaktif Güvenlik Şart

Adalar, coğrafi yapıları gereği izole bölgeler olup, ulaşımın deniz yoluyla sınırlı olması nedeniyle acil müdahale kapasitesi ana karaya göre daha zayıftır. Bu nedenle güvenlik stratejilerinin yalnızca olay sonrası müdahaleye değil, önleyici tedbirlere dayanması hayati önem taşır. İnsan haklarını gözeten, kimseyi ötekileştirmeyen fakat kamu düzenini koruyan kapsamlı bir güvenlik yaklaşımı şu unsurları içermelidir:

· İskele ve giriş noktalarında dijital kayıt ile etkin kimlik kontrol sistemleri,
· Ada içinde daha görünür, yetkin ve sürekli devriye halinde olan güvenlik birimleri,
· Yerel halk, işletmeciler ve esnaf için güvenlik farkındalığı eğitimleri ile acil durum prosedürlerinin öğretilmesi,
· Kamera izleme sistemleri ve benzeri fiziki güvenlik altyapılarının güçlendirilmesi.

Ekonomik ve İnsani Denge

Sığınmacı meselesi yalnızca güvenlik yönüyle değil; insani, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınması gereken çok katmanlı bir konudur. Kayıt dışı istihdamın engellenmesi, hem sığınmacıların emeğinin sömürülmesini önleyecek hem de yerli vatandaşların iş imkanlarını koruyacaktır. Aynı zamanda nitelikli iş gücümüzü kaybetmemek ve ülke içinde tutulmasını sağlamak için uygulanacak politikaların yanında, mevcut sığınmacı nüfusunun eğitimi ve toplumsal entegrasyonu için uzun vadeli planlama kaçınılmazdır.

Washington’daki saldırı tekil bir olay değil; küresel bir sorunun geleceğe dair alarmıdır. Adalar gibi kırılgan ve özel bölgelerimizde, “bize bir şey olmaz” rehavetinden sıyrılarak akılcı, insani ve önleyici politikaları gecikmeden hayata geçirmek zorundayız. Aksi halde, bugün ihmal edilen önlemlerin yarın güvenliğimiz ve toplumsal düzenimiz açısından geri döndürülemez sonuçlar doğurması kaçınılmaz olacaktır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.