Büyükada Kadıyoran Yokuşu’nun üst tarafında kalan evimizin bahçesinde, yağmur suyunu toplayan eski bir sarnıç bulunurdu. O yıllarda sular bugünkü gibi sürekli akmazdı; belediye suyu yalnızca gece yarısından sonra iki saatliğine verilirdi. Bahçeyi sulamak, evi temizlemek için bu sarnıçtaki yağmur suyunu kullanırdık.
Banyo yapmak ise ayrı bir maceraydı. Büyük bakır termosifonlarda odun ateşiyle belediye suyunu ısıtır, ardından çok hızlı sabunlanıp yıkanırdık. Evde herkes gece yarısından sonra sırayla banyoya girerdi.
Belediye suyu uzun yıllar boyunca Anadolu yakasından tanker gemilerle Adalar’a taşınır ve şebekeye yalnızca kısıtlı saatlerde verilirdi. (İSKİ arşiv kayıtlarına göre bu uygulama 1980’li yıllara kadar sürmüştür.) Bu nedenle çoğu evde, çatı seviyesine yerleştirilmiş büyük plastik depolar bulunurdu. Şebekeye su verildiğinde bu depolar doldurulur, gün boyu ihtiyaç oradan karşılanırdı.
Zamanla Adalar’a karayla bağlantılı yeraltı boru hatları döşendi ve kesintisiz su temini sağlandı. (İSKİ’nin 2009’da devreye aldığı Marmara Adaları İçmesuyu Projesi, Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’yı ana karaya bağlamıştır.) Böylece, yıllar boyunca sürdürülen bireysel çözümlerin —sarnıçlar, depolar, yağmur suyu biriktirme sistemleri— gerekliliği ortadan kalktı. Sarnıçlar kullanılmaz hale geldi, depolar boşaltıldı.
Bugün evlerde musluklardan sürekli su akıyor; ancak altyapı eskidikçe boruların paslanması ve eskimesi gibi yeni sorunlar ortaya çıktı. (Adalar Belediyesi Altyapı Müdürlüğü’nün 2023 raporunda, mevcut şebekenin bir kısmının 20 yılı aşkın süredir yenilenmediği belirtilmektedir.) Şimdi, o eski sistemlerin yerini alan modern şebekenin yenilenmesi gerekiyor.
Ne var ki, suya erişimin kolaylaşmasıyla birlikte tasarruf bilinci azaldı. Adalılar, kıymetli şebeke suyuyla bahçelerini suluyor, yüzme havuzlarını dolduruyor. Oysa yılda birkaç kez kullanılan bir havuz için tonlarca su harcamak, ada ekosistemi açısından ciddi bir israftır. (Türkiye Su Enstitüsü’nün 2022 raporunda, ada ekosistemlerinde suyun doğal döngüsünün korunmasının sürdürülebilir yaşam için kritik olduğu vurgulanmaktadır.)
Eskiden bahçedeki sebzeler için sarnıç suyu özenle kullanılırdı. Şimdi ise yaz boyunca çimlerin yeşil kalması uğruna sabah erken saatlerde sulama yapılmakta. Oysa Adalar’da yalnızca yaz aylarında kısa süreli kuraklık yaşanır; yıllık yağış miktarı 700–800 mm civarındadır ve bu da Türkiye ortalamasının üzerindedir. (Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2021–2024 Marmara Bölgesi verileri.) Buna rağmen bazı bahçelerde otomatik sulama sistemleri, yağmur yağarken bile çalışmaya devam ediyor.
Doğanın kendi döngüsüne izin vermek gerekir. Yazın otlar kurusun, sonbaharda yeniden yeşersin. “Param var, harcarım” anlayışıyla suyu hoyratça tüketmek, sürdürülebilir yaşam anlayışıyla bağdaşmaz. Adalar’da su kıymettir.
Musluk suyu genellikle yumuşaktır; bu yüzden çay ve yemeklerde kaynatılarak kullanılabilir. Ancak içme suyu olarak, çarşıdaki su dağıtım firmalarından 5 litrelik damacanalarla alınan sular tercih edilir ve evlere teslim edilir.
Sonuç olarak, Adalar’da suyun geçmişi bir dayanışma kültürü üzerine kurulmuştur. Bugün ise kolay erişim, bu değeri görünmez kılmıştır.
Oysa unutulmamalıdır:
Su, Adalar’da hâlâ en kıymetli kaynaktır.
Onu korumak hepimizin görevidir.
⸻
Haluk Direskeneli