Atilla İlhan ile Bir Sabah Buluşması: Hafızada Kalan Bir Tanıklık (2005)

Atilla İlhan ile Bir Sabah Buluşması: Hafızada Kalan Bir Tanıklık (2005)
Yayınlama: 21.12.2025
A+
A-

1925–2005

2005 yılında, ODTÜ Mezunları Ankara Vişnelik tesislerinde faaliyet gösteren “Büyük Ortadoğu Projesi” komisyonunda görev alıyorduk. Yaklaşık 20–30 kişilik bir ekip, her hafta cumartesi günleri düzenli olarak bir araya geliyor; konuyu farklı boyutlarıyla tartışıyor, aylık panellerle bu tartışmaları kamusal alana taşımaya çalışıyorduk. Panellerimiz için alanında yetkin konuşmacılar arayışı içindeydik.

Bu çerçevede Alev Alatlı ve Atilla İlhan ile temas kurduk. Her iki değerli düşün insanı da Ankara’ya gelmelerinin zor olduğunu, ancak İstanbul’da görüşmeye her zaman açık olduklarını iletti. Bunun üzerine 5–6 kişilik bir grupla bir hafta sonu İstanbul’a gittik. Alev Alatlı’yı evinde ziyaret ettik; Atilla İlhan ise The Marmara Oteli’nin girişindeki kafede sabah saat 11.00’de buluşmayı kabul etti.

Ben randevuya erken gittim; saat 10.00’dan itibaren kafede bekliyordum. Atilla İlhan da aynı saatte geldi. Etrafına bakındı; kendimi tanıttım. Diğer arkadaşlarımızın 11.00’de katılacağını söyledim. Böylece saat 10.00–11.00 arasında Atilla İlhan ile bire bir, benim için son derece kıymetli bir sohbet imkânı doğdu.

Bu bir saatlik görüşmede Atilla İlhan, yaşamından kesitler anlattı; güncel gelişmelere bakışını paylaştı. İngilizce eğitim almış bizlerin çoğunlukla Anglofon kaynaklara yaslandığını, oysa dünyanın çok daha geniş bir perspektife sahip olduğunu vurguladı. Fransızca kaynakların, Fransızca eğitim almış kişilere farklı bir bakış açısı kazandırdığını; Frankofonların çoğu zaman İngilizceyi de bildiklerini, bu “çift lisan” hâlinin daha kapsamlı değerlendirmeler yapmayı mümkün kıldığını ifade etti.

Bu duruma örnek olarak kendisiyle birlikte Mehmet Ali Birand, Barış Manço ve Ertuğrul Özkök gibi isimleri andı. Güncel olayları, kendi ifadesiyle, Frankofon basından—Fransız gazete ve dergilerinden—derlediği değerlendirmeler üzerinden aktardı; bunların doğrudan kişisel görüşleri olmadığını da açık yüreklilikle belirtti.

Üzerinde farklı dokuda bir kazak, bir ceket; başında meşhur kasketi vardı. Ben çay içtim; Atilla İlhan havuç suyu ve limon tercih etti. Saat 11.00’de arkadaşlarımız gelince kafe kalabalıklaştı. Atilla İlhan, daha sakin olduğu için üst kattaki roof katına çıkmayı önerdi. Sabah saatlerinde neredeyse boş olan bu mekânda, yaklaşık üç saat boyunca “Büyük Ortadoğu Projesi” başta olmak üzere pek çok başlığı konuştuk. Mustafa Kemal Atatürk’ten alıntılar yaptı; tarihsel ve siyasal bağlamlar kurdu. Bu bölümde konuşmalar ses kaydına alındı. Planımız, kayıtları yazıya döküp kendisinin onayını aldıktan sonra ODTÜ’lüler Bülteni’nde yayımlamaktı.

Ne var ki aynı yılın Ekim ayında, büyük şair ve düşünce insanı Atilla İlhan’ı ani bir kalp krizi sonucu kaybettik. O günden sonra, saat 10.00–11.00 arasındaki bire bir görüşmemiz yalnızca hafızamda kaldı. Üç saatlik grup görüşmesine ait ses kayıtları ve çözüm taslakları ise hâlen duruyor. Bu kayıtların nasıl yayımlanabileceği, kimlerden izin alınması gerektiği konusunda ise belirsizlik sürüyor.

Aradan geçen yıllara rağmen, o sabahın tanıklığı—sakin, öğretici ve ufuk açıcı bir sohbet—belleğimde canlılığını koruyor. Atilla İlhan’ı, kendi sesinden dinlemiş olmanın sorumluluğu ve kıymetiyle…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.