Büyükada Kadıyoran Yokuşu gerçekten çok özel bir yerdir. Adabüs ile gelirken önce Tepeköy durağını dolanırsınız. Otobüs başlangıçta oldukça doludur; günübirlikçiler genellikle bu otobüse binmez. Erdal Bakkal ve İHL Lisesi duraklarında yolcuların çoğu iner. Herkes birbirini tanır, selamlaşır. Canları isterse, geveze yaşlı teyzeler eski günlerden hikâyeler anlatır.
Ada yaşamının güzelliği de burada gizlidir: İnsanlar yakın mesafede yaşadıkları için ister istemez konuşur, arkadaş olurlar. Herkesin herkesle bir tanışıklığı, ortak bir anısı mutlaka vardır.
Otobüs, 125. Yıl Atatürk Ortaokulu ve Müslüman Mezarlığı önünden geçtikten sonra Kadıyoran ahalisi ve Taş Mektep meraklıları inmeye başlar. Hava güzelse biz genellikle Manastır durağında iner, aşağıya doğru yürürüz. Bu yürüyüşe muhteşem bir ada manzarası eşlik eder. Bütün yokuş, begonvil, mimoza ve zakkum çiçekleriyle doludur. Çiçek kokuları insanı sarhoş eder.
Adliye Sokağı girişindeki seyir noktası, adanın en güzel manzara yeridir. Teyzeler orada bütün gün çay içer, sohbet ederler. Yol boyunca, özellikle güneşli günlerde, yolu kapatacak şekilde uzanmış, tembelce uyuklayan çok sayıda kedi ve köpek görülür. Onlar da bu yokuşun sessiz sakinlerinin bir parçasıdır. Otobüsten inerken şöföre teşekkür etmek adettendir.
Eğer hava kapalıysa ya da elimizde çekçek arabasında sebze-meyve alışverişi varsa, Adliye sapağında ineriz. Oradan yürüyerek eve ulaşırız.
Kadıyoran Yokuşu boyunca henüz yenilenmemiş çok sayıda eski ev bulunur: Lale Köşkü, ABD Büyükelçisinin yazlık evi, Azra Erhat’ın bir dönem kaldığı ev, Taş Mektep, bazı dizilerde fon olarak kullanılan köşkler ve biraz aşağıda yenilenen görkemli Rizzi Palas… Hepsi bu yokuşun özgün karakterini yaşatır.
Bizim için Kadıyoran, Şemsi Molla ile Çarkıfelek kavşağında biter. Aşağısı artık çarşıya kadar uzanır ama orası bize göre Kadıyoran’dan sayılmaz. Günün erken saatlerinde günübirlik gezginler rıhtıma çıkar, ellerinde telefonlarıyla navigasyondan yön bulmaya çalışırlar. Rum Yetimhanesi’ne ya da Aya Yorgi’ye gitmek isteyenlerin yolu çoğu zaman Kadıyoran Yokuşu’na düşer. Navigasyon en kısa yolu gösterir ama bilmez ki bu yol yukarı çıktıkça dikleşir ve zorlaşır.
Oysa aynı rotayı Nizam Caddesi üzerinden yürümek çok daha kolay, hatta daha keyiflidir. Yine de Kadıyoran’ın taş kaldırımlarında yürümek, yorgunluğa değecek kadar güzeldir. İlerleyen yıllarda bu yokuştaki terk edilmiş evler yeni sahiplerini bulacak, zamanla yenilenecek. Ancak her şey yenilense bile Kadıyoran’ın o eski, dingin havasını koruyabilmesi bizim en büyük temennimizdir.
⸻
Haluk Direskeneli