Marmara’nın incisi Büyükada, huzuru, yemyeşil doğası ve eşsiz deniziyle her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Ancak bu pastoral güzelliğin gölgesinde sıklıkla gözden kaçan acı bir gerçek yatıyor: Zihinsel veya bedensel engeli olan bireyler için günlük yaşam, adada sanıldığından çok daha zorlu bir mücadeleye dönüşebiliyor.
Engelli bir birey için ulaşım, çoğu zaman bir özgürlük meselesidir. Adalara erişim vapur ve motorlarla sağlanıyor; ancak iskelelerdeki dik merdivenler, rampasız geçişler ve dengesiz iskele bağlantıları, tekerlekli sandalye kullanan veya yürüme güçlüğü çeken bir yolcu için öncelikli birer bariyer oluşturuyor. Adanın dingin sokaklarında dolaşmak sağlıklı bir birey için keyifli bir aktiviteyken, engeli olan biri için fiziksel ve ruhsal yorgunluk yaratan bir sınava dönüşebiliyor.
Bahçeli bir evde yaşamak pek çok ada sakini için huzurun simgesi olsa da, o eve ulaşmak rampasız bir merdivenle mümkünse ve içeride tutunacak basit bir destek bariyeri dahi yoksa, bu huzur maalesef erişilemez kalıyor. Zihinsel engelli bir çocuğun güvenli bir oyun alanına, görme engelli bir bireyin dokunsal yönlendirmelere, hareket kısıtlılığı olan yaşlıların ise evlerinden çıkıp sağlık hizmetlerine kolayca ulaşabileceği düzenlemelere ihtiyacı var.
Sağlık hizmetleri ise ayrı bir sorun alanı. Acil bir durumda adaya ambulans çağrılabiliyor; ancak engelli bir bireyin uygun donanımlı bir araç ve feribotla hızla ana karaya sevki, mevcut altyapıyla büyük bir sorun teşkil ediyor. Ada sakinleri için düzenli sağlık taramaları, evde bakım hizmetleri ve refakatçi desteği gibi çözümler ise hayati önem taşıyor.
Büyükada’nın tarihi dokusu, atlı arabaların anıları ve faytonların yerini alan elektrikli araçlar… Tüm bu dönüşüm aslında paha biçilmez bir fırsat barındırıyor. Çünkü her yeni düzenleme, engelli bireylerin ihtiyaçlarının da dâhil edildiği kapsayıcı bir planlamayla hayata geçirilirse, ada hakikaten herkes için erişilebilir bir yaşam alanına dönüşebilir.
Engelli vatandaşlarımızın hayattan aldığı payı artırmak yalnızca onların temel hakkı değil, aynı zamanda toplumsal insanlık ölçümüzün de bir göstergesidir. Adalara rampa yapmak, iskeleleri erişilebilir kılmak ve sağlık hizmetlerini iyileştirmek bir lütuf değil; eşit yurttaşlık hakkının ve toplumsal sorumluluğumuzun gereğidir.
Büyükada’nın sokaklarında dolaşan herkesin yüzünde aynı huzur ve güven tebessümünü görebildiğimiz gün, işte o zaman bu güzel ada, ismini hak ederek gerçekten “engel tanımayan” bir yaşam cennetine dönüşmüş olacak.(Haluk Direskeneli)
Fotoğraf: Ada Gazetesi