1960 yılından itibaren çok hızlı bir kentleşme sürecine giren İstanbul adeta büyük bir köye dönüştü.
1965 yılına kadar İstanbul Sur içi ve Şişli’den ibaret idi.Tekelin Bomonti Bira Fabrikasi ve Kuştepe Çingene mahallesi Şişli’nin sınırlarını belirliyordu. Mecidiyeköy’de, ipekçilikten kalma dut bahçeleri ders çalışmak için sukunet aradığımız yerlerden biri idi.
Ermeniler Kurtuluş ve Feriköyü, Yahudiler Şişli ve Bebek mevkini tercih ederek yerleşmişlerdi.
Cumhuriyet zenginleri Moda, Kadıköy ve Bağdat Caddesini tercihe ediyorlardı. Müslüman dindarlar ise Üsküdarı.
Ümraniye, Kartal, Pendik Anadolu’dan kopup gelenlerin gecekondu mekanı idi. Denizciler ve denizi sevenler ile Karadenizliler, Beylerbeyinden Beykoza , Bebekten Sarıyere kadar mümkün olduğunca boğaz kenarına yakın yerlerde mesken tutmuşlardı.
Adalar, İstanbul zenginlerinin göz bebeği idi. Azınlıklar adalarda kendilerini güvenlikte hissediyorlardı. Zira 6-7 Eylül hareketleri gözlerini korkutmuştu.
Ermeniler Kınalı Adayı tercih ettiler. Çünkü orada Gregorian Kilisesi vardı. Yahudiler Burgaz Adayı mekan tuttular.
Kendini Rum sanan Bizanslılar Heybeli Adada yaşamaya devam ederken, birden Ordu-Mesudiye göçmenlerinin istilasına uğradı.
Büyük Ada’da yazları oturmak zengin Türk ve Yahudilerin prestij meselesi idi. Büyükada’da restoran, mezecilik, inşaat işlerini Rumlar yapıyordu.
Gecekondular birden apartmana dönüştü. Sonradan gelenler için yeni varoşlar oluştu. Boğazda yalılar yıkıldı, apartmanlar yapıldı. Adalarda köşkler yıkıldı Beton Bloklar inşa edildi.
İstanbul’un telaşı ve acelesi vardı. İlk gelenler tarafından işgal edilen Hazine arazileri muhtar senedi ile sonradan gelenlere tapusuz satılıyordu. Rantçılar yeni Hazine arazilerini işgal etmekte ve yeni gelenlere satmakta mahir ve zengin oldular.
Devlet toplumun sosyo-ekonomik gelişiminin gerisinde kalmış idi. Yeterli arsa üretemiyordu. İnşaatları gereği gibi denetleyemiyordu. Eskiden varolan teneke evlerin yeni adı, illegal olması nedeniyle bir gecede kurulan ev anlamında GECEKONDU olmuştu.Çarpık yapılaşma,illegal hareketin sonucu olarak daha da kötüye gidiyordu.
Rahmetli Turgut Özal Hazine arazilerindeki gecekondulara hukukiyet kazandırmak için çok gayret sarf etti. TAPU TAHSİS BELGESİ uygulaması ile mal sahiplerine tapu verdi. Arsa ve bina değerinin hangisi daha fazla ise değerli olanın diğerinin parasını vererek mülkü satın alma hakkını yasalaştırdı.
İstanbul, bir tarafta derme çatma binalar, diğer tarafta lüks konutların oluşturduğu dünyada eşi benzeri görülmemiş bir köye dönüştü.
İnşaatlarda deniz kumu kullanılıyordu. Tuz, çimentonun etkisini zamanla yok ediyor, binalar gücünü kaybediyordu. Bu gerçeği Deprem herkese öğretti.
Şimdi, İstanbul yeniden inşaa edilecek. Toplumun gösterdiği dinamik gelişmenin önünde modern bir Devlete sahip olmak istiyoruz. Kentsel dönüşüm projesi İstanbulun kurtuluşu olacaktır. Ancak , uygulama ve fianansman sorunları nasıl çözülecek.
Kınalıada ‘da Su Sporları Kulübünden Jarden’e kadar olan sahil kesimi risk altında. Nasıl yıkılacak, nasıl inşaa edilecek.
Burgazada’da Su İskelesinden 6 nolu plaja kadar olan kısım ile Kalpazankaya mevki risk altında.Nasıl yıkılacak , nasıl iNşaa edilecek.
Heybeliada’da Çam Limanı Bölgesi, Askeri tesisler ile Balıkçı Barınağı arası, Çınar İskelesi ile Su Sporları arasındaki sahil kesim risk altında.Nasıl yıkılacak nasıl inşaa edilecek.
Büyükada’da İskeleden balıkçı lokantalarını da içeren Su Sporları Kulübüne kadar olan sahil kesim risk altında.Nasıl yıkılacak nasıl inşaa edilecek.
Adalılar olarak sorunumuz ve işimiz büyük. Ancak başarmak zorundayız.