Türkiye’de sualtı arkeolojisi denince akla gelen Ege ve Akdeniz kıyılarının gölgesinde kalan Marmara Denizi, barındırdığı batıklar, antik limanlar ve kayıp adalarla denizcilik tarihini yeniden yazmaya aday. Uludağ Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Serkan Gündüz’ün araştırması, Marmara’nın zorlu sularındaki büyük potansiyeli gözler önüne serdi.
BURSA – Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye, sualtı arkeolojisi alanında dünyanın sayılı merkezlerinden biri. Ancak 1960’lı yıllarda başlayan ve dünya çapında ses getiren Gelidonya ve Uluburun batığı gibi çalışmalar, uzun yıllar boyunca yalnızca Ege ve Akdeniz kıyılarında yoğunlaştı. Dr. Öğr. Üyesi Serkan Gündüz tarafından kaleme alınan “Sualtı Arkeolojisi ve Marmara Denizi” başlıklı araştırma makalesi, medeniyetlerin geçiş güzergâhı olan Marmara Denizi’nin hak ettiği ilgiyi görmediğini, ancak son yıllarda yapılan çalışmalarla bu durumun değişmeye başladığını ortaya koyuyor.
Makaleye göre, Marmara Denizi’ndeki bilimsel sualtı çalışmaları, diğer denizlerimize kıyasla yaklaşık 20 yıl gecikmeli olarak, ancak 1980’li yıllarda başlayabildi. İlk olarak Marmara Adaları çevresinde Cemal Pulak tarafından başlatılan ve daha sonra Prof. Dr. Nergis Günsenin tarafından sürdürülen çalışmalarda, MÖ 4. yüzyıldan MS 19. yüzyıla kadar uzanan çok sayıda batık tespit edildi. Özellikle Çamaltı Burnu I Batığı kazısı, bir Türk bilim insanı başkanlığında yapılan ilk sualtı kazısı olarak tarihe geçti.
Serkan Gündüz, araştırmasında Marmara Denizi’nde çalışmanın Ege ve Akdeniz’e göre dezavantajlarına da dikkat çekiyor. Dip yapısındaki yoğun kavkı (deniz kabuğu) tabakası, görüş mesafesinin düşüklüğü (karanlık sular) ve mimari kalıntıların üzerini kaplayan midye katmanları, batıkların ve kalıntıların tespitini zorlaştırıyor. Ancak bu zorluklara rağmen, son 37 yılda yapılan sınırlı sayıdaki çalışma bile bölgenin zenginliğini kanıtlamaya yetti.
Raporda, son yıllarda Marmara’nın farklı noktalarında gerçekleştirilen heyecan verici keşiflere de yer veriliyor:
Roma ve Bizans dönemlerine (özellikle MS 4. – 18. yüzyıl arasına) ait batıkların yoğunluğuna dikkat çeken Gündüz, Marmara Denizi’nin tarih öncesi dönemlerine ait denizcilik verilerinin ise henüz yeterince aydınlatılamadığını vurguluyor. Akdeniz kıyılarında Tunç Çağı’na kadar inen batıklar bulunurken, Marmara’da MÖ 4. yüzyıldan daha erkene tarihlenen bir batığın henüz yayınlanmamış olması, bölgede keşfedilecek daha çok şey olduğunu gösteriyor.
Araştırma, iki kıtayı birbirine bağlayan ve tarih boyunca başkentlere ev sahipliği yapan Marmara Denizi’nin, yapılacak yeni ve sistematik sualtı araştırmalarıyla Anadolu’nun denizcilik tarihini değiştirebilecek potansiyele sahip olduğunu vurguluyor.