Prinkipo: Geçmişin Sessiz Anıları

Prinkipo: Geçmişin Sessiz Anıları
Yayınlama: 24.08.2025
A+
A-

Soruyorsunuz: Neresi burası? Prinkipo neresi?
Prinkipo, ütopik ve nostaljik bir yer. Tarih öncesinden başlayıp Eski Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerini kapsayan; Cumhuriyet’in ilk yıllarını, 60’ları ve 70’leri içine alan, 80’lerin başında sona eren bir zaman ve mekân.

Prinkipo, posta kartlarında, kitaplarda, pullarda, sergilerde, kataloglarda; milattan önce Roma belgelerinde, milattan sonra Bizans ve Osmanlı kayıtlarında var. Yaşlıların hafızalarında, sepya fotoğraflarda ve gravürlerde hâlâ yaşıyor. Fakat 1980’lerden sonra tümden sona erdi. Belki Hristos Manastırı yolu ve Kadıyoran Yokuşu’nun üst taraflarında biraz izler kaldı; ama onların da yakında tamamen kaybolacağı belli.

Biraz Hristos Manastırı çevresinde, biraz Aya Yorgi Tepesi’nde, biraz Çınar Meydanı’nda; AdaEvi bahçesinde, Dolçi Kafe’de, Büyükada Pastanesi’nde, kumsaldaki meyhanede, iskele kitapçısında; çevrilen uzun metrajlı filmlerde ve televizyon dizilerinde hâlâ rastlanabiliyor.

Ama artık o dönem, o mekân, o ortam; o değerli kültürler yumağı yok. O güzel günler, kibar ve zarif insanlar, keyifli anlar, nezih ortam çoktan geçmişte kaldı. Gençler gitti: Yunanistan’a, Avustralya’ya, Amerika’ya… Geride yalnızca yaşlılar kaldı. Çocuklar ve torunlar yazları 2-3 hafta için adaya dönüyor; ama artık hepsi yalnızca İngilizce konuşuyor.

Prinkipo yeniden doğmaz; o günler bir daha geri gelmez. Bundan sonra yalnızca Büyükada var. Büyükada’da ise daha çok para kazanma hırsı, nezaketsizlik, aldatmaca, kandırmaca, gürültü, çöpler, elektrikli arabalar, süpermarket zincirleri, yerli ve yabancı fast-food restoranları, balık lokantaları, açık büfe esnaf lokantaları ve dışı yalancı panel kaplamalı beton villalar var.

Mekân artık hüzün verici. Eskiden çok sesli klasik müzik çalınırdı; şimdi tek sesli, rahatsız edici bir gürültü hâkim. Nezaket, romantizm, duygusallık, estetik, güzellik, kibarlık ve zarafet neredeyse yok. Artık başka bir güzellik anlayışı, başka bir nezaket biçimi öne çıkıyor.

Yine de gelişen, iyileşen yönler oldu: Doğalgaz geldi, evler yılın 12 ayı yaşanabilir hâle geldi; yollar kazıldı, borular döşendi, eski taş örgü Arnavut kaldırımları sökülüp asfalt serildi. Ana karadan devamlı su sağlandı, elektrik altyapısı güçlendirildi; telefon ve internet yaygınlaştı. Kıyılar dolduruldu ve kısmen halka açıldı. Polis, ambulans, sağlık ve belediye hizmetleri yenilendi.

Değişmeyen ne? Belki gürültücü martılar, belki kargalar; Eski Rum Yetimhanesi’nin üzerinde mola veren göçmen kuşlar, leylekler ve flamingolar hâlâ aynı.

Umarız bir gün ardımıza bakıp, “Ne yaptık da bunları hak ettik?” demeyiz. (Haluk DİRESKENELİ)

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.