Sait Faik Abasıyanık: Türk Hikayeciliğinin Ölümsüz Ustası 71. Yılında Anılıyor

Sait Faik Abasıyanık: Türk Hikayeciliğinin Ölümsüz Ustası 71. Yılında Anılıyor
Yayınlama: 11.05.2025
A+
A-

Türk edebiyatının modern hikâyecilikteki öncülerinden Sait Faik Abasıyanık, vefatının 71. yılında eserleriyle anılmaya devam ediyor. “Son Kuşlar”, “Semaver”, “Havada Bulut”, “Sarnıç”, “Şahmerdan”, “Kumpanya” ve “Mahalle Kahvesi” gibi unutulmaz eserleriyle Türk edebiyatına derin izler bırakan usta yazar, insan ruhunun inceliklerini, sıradan hayatların derinliğini ve doğayla iç içe bir yaşamın izlerini kalemine taşımıştır. 18 Kasım 1906’da Sakarya’da doğan Abasıyanık, özgün üslubu ve yenilikçi yaklaşımıyla Türk hikâyeciliğini başka bir boyuta taşımış, adını edebiyat tarihine altın harflerle yazdırmıştır.


ÇOCUKLUĞU VE EĞİTİM HAYATI


Sait Faik, Mehmet Faik Bey ile Makbule Hanım’ın oğlu olarak Adapazarı’nda dünyaya geldi. İlköğrenimini yabancı dilde eğitim veren Rehber-i Terakki Okulu’nda tamamlayan yazar, 1924’te ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. İstanbul Erkek Lisesi’nde eğitimine devam eden Abasıyanık, daha sonra Bursa Lisesi’ne geçti ve 1928’de buradan mezun oldu. Bursa Lisesi’nde geçirdiği yıllarda edebiyat hocası Mümtaz Bey’in teşvikiyle yazıya olan ilgisi artan yazar, “Zemberekli Saat” ve “Uçurtmalar” gibi ilk hikâyelerini bu dönemde kaleme aldı. Aynı zamanda “Hamal” adlı şiiri ve “İpekli Mendil” adlı ilk öyküsü, onun gençlik yıllarındaki edebi yeteneğinin ilk işaretleri oldu.


1928’de İstanbul Üniversitesi Darülfünun Türkoloji Bölümü’ne kaydoldu. Bu dönemde sanat ve edebiyat çevreleriyle tanışmaya başlayan Abasıyanık, 9 Aralık 1929’da “Uçurtmalar” adlı hikâyesini Milliyet gazetesinin sanat sayfasında yayımlatarak edebiyat dünyasında adını duyurdu. Ancak düzenli bir üniversite hayatı yerine, dönemin genç yazarlarının buluştuğu Halk Kıraathaneleri’nde vakit geçirmeyi tercih etti.


AVRUPA YILLARI VE BOHEM HAYATI


Babasının isteğiyle 1931’de üniversiteyi bırakarak ekonomi eğitimi için İsviçre’nin Lozan kentine, ardından Fransa’nın Grenoble şehrine giden Abasıyanık, burada düzensiz bir eğitim ve bohem bir yaşam sürdürdü. 1934’te babasının çağrısıyla diploma alamadan Türkiye’ye döndü. İstanbul’a dönüşünde bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Babasının desteğiyle açtığı ticarethaneyi yürütemeyen yazar, babasının vefatından sonra geride kalan mülklerin geliri ve yazılarından elde ettiği kazançla geçimini sağladı.


EDEBİ KARİYERİNİN YÜKSELİŞİ


Sait Faik’in edebi yolculuğu, 1934-1940 yılları arasında Varlık, Ağaç, Servet-i Fünun, Uyanış, Ses, Yeni Ses, Yaprak ve Yenilik gibi dergilerde yayımlanan öyküleriyle hız kazandı. 1936’da babasının desteğiyle Remzi Kitabevi’nden yayımlanan ilk kitabı “Semaver”, okuyucular tarafından büyük ilgi gördü. Abasıyanık, yazma tutkusunu “Haritada Bir Nokta” öyküsünde şu unutulmaz sözlerle ifade etmişti: “Yazmasam deli olacaktım.” Bu cümle, onun yazıyla olan derin bağını ve yazının onun için bir yaşam biçimi olduğunu açıkça ortaya koyuyor.


1937’de Kurun’da, 1940’ta ise Varlık’ta yayımlanan “Çelme” öyküsü, askeri mahkemede yargılanmasına neden olduysa da beraat etti. 1938’de babasının vefatından sonra kışları Şişli’deki evde, yazları ise Burgazada’da annesiyle yaşamaya başladı. Bu dönemde “Sarnıç” (1939) ve “Şahmerdan” (1940) kitapları Çığır Kitabevi tarafından yayımlandı. Hikâye ve yazıları, Milliyet, Kurun, Vakit gibi gazetelerin yanı sıra Büyük Doğu, Yücel, Yeni Mecmua, Servet-i Fünun, İnkılapçı Gençlik, Yürüyüş ve Yedigün gibi dergilerde geniş yankı buldu.


MAHKEME MUHABİRLİĞİ VE SAĞLIK SORUNLARI


Sait Faik, 1956’da Varlık Yayınları tarafından “Mahkeme Kapısı” adıyla kitaplaştırılan 28 mahkeme röportajını, Haber-Akşam Postası gazetesi için yaptığı mahkeme muhabirliği sırasında kaleme aldı. Bu röportajlar, onun toplumsal gözlemlerini ve insan hikâyelerine olan duyarlılığını yansıtan önemli eserler arasında yer aldı.


Ancak düzensiz yaşam tarzı ve alkol kullanımı, yazarın sağlığını olumsuz etkiledi. 1945’te rahatsızlanan Abasıyanık’a 1948’de siroz teşhisi kondu. 1951’de tedavi için Paris’e gitse de hastalığı ilerledi.


MARK TWAİN ONUR ÜYELİĞİ VE TÜRK HİKÂYECİLİĞİNE KATKILARI


1953’te ABD’de bulunan uluslararası Mark Twain Derneği tarafından onur üyeliğine seçilen Sait Faik, bu ilgiyi Türk hikâyeciliğine bağlayarak mütevazı bir duruş sergiledi. Yazar Yaşar Kemal’in 17 Mayıs 1953’te kendisiyle yaptığı röportajda, Abasıyanık’ın yalnızlık ve insan sevgisiyle dolu kişiliği çarpıcı bir şekilde tasvir edilmişti: “Bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar.” Sait Faik ise aynı röportajda, Mark Twain Derneği’nin ilgisini Türk hikâyeciliğine bir takdir olarak gördüğünü ve bu sevgiyi tüm hikâyeci arkadaşlarıyla paylaştığını belirtmişti.


Abasıyanık, klasik öykü yapısını kırarak, Tanzimat’tan beri süregelen giriş, gelişme, düğüm ve sonuç çerçeveli anlatımı özgür bir mecraya taşıdı. Öyküleri, acemice yazılmış gibi görünse de, bu üslup Türk hikâyeciliğinde bir devrim olarak kabul edildi. Onun eserleri, insan ruhunun karmaşasını, doğanın güzelliklerini ve sıradan insanların hikâyelerini derin bir duyarlılıkla işledi.


VEFATI VE MİRASI


Sait Faik Abasıyanık, 5 Mayıs 1954’te geçirdiği kriz sonucu hastaneye kaldırıldı. Yemek borusu kanaması ve kan kaybı nedeniyle komaya giren usta yazar, 11 Mayıs 1954’te hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen Abasıyanık’ın ardından, annesi Makbule Hanım, oğlunun anısını yaşatmak için önemli adımlar attı. 8 Kasım 1954’te hazırladığı vasiyette, mal varlıklarının çoğunu, eserlerinin telif haklarını ve Burgazada’daki köşkün Sait Faik Abasıyanık Müzesi yapılması koşuluyla Darüşşafaka Cemiyeti’ne bıraktı. Ayrıca, oğlu adına her yıl bir hikâye armağanı verilmesini şart koştu.


Bu vasiyet doğrultusunda, 1955’ten itibaren “Sait Faik Hikâye Armağanı” düzenlenmeye başladı. Türk öykücülüğüne değerli isimler kazandıran bu ödül, Sait Faik’in edebiyat dünyasındaki etkisini günümüzde de sürdürmesini sağlıyor. Burgazada’daki köşk ise bugün Sait Faik Abasıyanık Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.


SAİT FAİK’İN EDEBİYAT MİRASI


Sait Faik Abasıyanık, Türk edebiyatında bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Onun öyküleri, sıradan insanların yaşamlarını, doğanın güzelliklerini ve insan ruhunun derinliklerini sade ama etkileyici bir dille anlatır. Geleneksel hikâye anlayışını yıkarak özgür bir anlatım tarzı geliştiren yazar, Türk hikâyeciliğine modern bir soluk getirdi. Eserleri, yalnızlık, insan sevgisi, doğa ve özgürlük temaları etrafında şekillenirken, her bir satırında yazarın duyarlı ve hüzünlü dünyası hissedilir.


Vefatının 71. yılında, Sait Faik Abasıyanık’ın eserleri hâlâ okunuyor, tartışılıyor ve yeni nesillere ilham veriyor. Onun kaleminden dökülen hikâyeler, Türk edebiyatının en değerli hazineleri arasında yer alıyor. Usta yazar, yazmasa deli olacağını söylemişti; iyi ki yazdı, çünkü onun hikâyeleri, insanlığın ortak duygularına dokunmaya devam ediyor.

Sait Faik Abasıyanık’ın Türk edebiyatına kazandırdığı eserler, öykü, roman, şiir ve röportaj türlerinde geniş bir yelpazeyi kapsar. Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan yazarın eserleri, insan ruhunun inceliklerini, doğayı ve sıradan hayatları özgün bir üslupla işler. Aşağıda, Sait Faik’in “Son Kuşlar”, “Semaver”, “Havada Bulut”, “Sarnıç”, “Şahmerdan”, “Kumpanya” ve “Mahalle Kahvesi” dışında kalan diğer eserleri listelenmiş ve kısaca tanıtılmıştır:

  1. Medar-ı Maişet Motoru (1944)
    Tür: Roman

Hakkında: Sait Faik’in ilk romanı olan bu eser, İstanbul’un kenar mahallelerinde yaşayan insanların geçim mücadelesini konu edinir. Ancak yazar, romanı yazdıktan sonra beğenmediği için yayımlanmasını istememiştir. Kitap, yazarın vefatından sonra 1956’da “Birtakım İnsanlar” adıyla yeniden basılmıştır. Eser, Sait Faik’in öykücülüğündeki gözlem gücünü ve insan odaklı anlatımını roman formunda yansıtır.

  1. Lüzumsuz Adam (1948)
    Tür: Öykü

Hakkında: Bu öykü kitabında, toplumun kıyısında yaşayan, “lüzumsuz” addedilen insanların hikâyeleri anlatılır. Sait Faik’in insanlara ve hayata duyduğu derin sevgiyi yansıtan bu eser, yalnızlık, aidiyetsizlik ve insan ilişkileri gibi temaları işler. Kitapta yer alan öyküler, yazarın sade ama etkileyici üslubunun en güzel örneklerindendir.

  1. Kayıp Aranıyor (1953)
    Tür: Roman

Hakkında: Sait Faik’in ikinci romanı olan “Kayıp Aranıyor”, bir kadının kayboluşu üzerinden insan ilişkilerini ve toplumsal dinamikleri ele alır. Roman, öykücü kimliğiyle tanınan Sait Faik’in romana özgü uzun soluklu anlatım denemelerinden biridir. Eser, yazarın karakter analizlerindeki ustalığını ve toplumsal gözlemlerini ortaya koyar.

  1. Az Şekerli (1954)
    Tür: Öykü

Hakkında: Sait Faik’in vefatından kısa bir süre önce yayımlanan bu öykü kitabı, yazarın son eserlerinden biridir. Kitapta, doğa, insan ve yaşam üzerine yoğunlaşan hikâyeler yer alır. Öyküler, Sait Faik’in karakteristik hüzünlü ama umut dolu anlatımını taşır.

  1. Tüneldeki Çocuk (1955)
    Tür: Öykü

Hakkında: Sait Faik’in vefatından sonra yayımlanan bu öykü kitabı, yazarın çocukluk, masumiyet ve yitip giden değerler üzerine yazdığı hikâyelerden oluşur. Kitap, yazarın duyarlı ve poetik üslubunu yansıtan önemli eserlerinden biridir.

  1. Alemdağ’da Var Bir Yılan (1954)
    Tür: Öykü

Hakkında: Sait Faik’in en deneysel ve modernist eserlerinden biri olarak kabul edilen bu kitap, gerçekle düş arasında gezinen öykülerden oluşur. Kitapta, yazarın İstanbul’un sokaklarından, doğasından ve insanlarından ilham aldığı hikâyeler, sürrealist ve şiirsel bir anlatımla sunulur. Başlıktaki “yılan” imgesi, eserin gizemli ve çok katmanlı yapısını temsil eder.

  1. Mahkeme Kapısı (1956)
    Tür: Röportaj

Hakkında: Sait Faik’in Haber-Akşam Postası gazetesi için mahkeme muhabirliği yaptığı dönemde yazdığı 28 röportajdan oluşan bu eser, yazarın toplumsal gözlemlerini ve adalet sistemine bakışını yansıtır. İnsan hikâyelerine odaklanan bu röportajlar, Sait Faik’in duyarlı ve insancıl bakış açısını ortaya koyar.

  1. Balıkçı ve Kırlangıç (1957)
    Tür: Öykü

Hakkında: Vefatından sonra yayımlanan bu kitap, Sait Faik’in doğa ve insan temalı öykülerini içerir. Yazarın Burgazada’daki yaşamından izler taşıyan hikâyeler, balıkçılar, deniz ve doğayla iç içe bir dünyanın kapılarını aralar.

  1. Yaşamak Sevmek (1971)
    Tür: Öykü

Hakkında: Sait Faik’in vefatından sonra derlenen bu öykü kitabı, yazarın hayatı ve insanları sevme tutkusunu yansıtan hikâyelerden oluşur. Kitap, onun yaşam felsefesini ve insanlığa duyduğu derin bağlılığı gözler önüne serer.

  1. Açık Hava Oteli (1980)
    Tür: Mektup

Hakkında: Sait Faik’in çeşitli dönemlerde yazdığı mektuplardan oluşan bu eser, yazarın kişisel dünyasına ve düşüncelerine ışık tutar. Mektuplar, onun edebiyat anlayışını, dostluklarını ve hayata bakışını daha yakından tanıma fırsatı sunar.

  1. Seçme Hikâyeler (1952)
    Tür: Öykü

Hakkında: Sait Faik’in farklı kitaplarından seçilen öykülerin bir araya getirildiği bu derleme, yazarın en sevilen hikâyelerini bir arada sunar. Kitap, onun öykücülüğünün çeşitliliğini ve derinliğini gözler önüne serer.

Bir Yorum Yazın

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

ReCAPTCHA doğrulama süresi sona erdi. Lütfen sayfayı yeniden yükleyin.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.