Türkiye’nin İlk Kadın Gravür Sanatçılarından Aliye Berger’in Vefatının 51. Yılı

Türkiye’nin İlk Kadın Gravür Sanatçılarından Aliye Berger’in Vefatının 51. Yılı
Yayınlama: 08.08.2025
A+
A-

YılıTürkiye’nin ilk kadın gravür sanatçılarından Aliye Berger’in vefatının üzerinden 51 yıl geçti. Hayatını sanata adayan Berger, gravür ve resim çalışmalarıyla tanındı; eserlerinde yaşamının acı ve tatlı anılarını özgün bir lirizmle yansıttı.

1974’te Büyükada’da hayata veda eden sanatçının eserleri, bugün İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Viyana Albertina Müzesi ve özel koleksiyonlarda sanatseverlerle buluşuyor.Sanatla Dolu Bir Hayat1903’te İstanbul Büyükada’da doğan Aliye Berger, Osmanlı’nın köklü ailelerinden birine mensuptu. Babası Girit ve Atina’da sefirlik ve valilik yapan Mehmet Şakir Paşa, annesi Giritli Sare İsmet Hanım’dı. Amcası Abdülhamit dönemi sadrazamı Cevad Şakir Paşa, dedesi ise Şurayı Askeri Dairesi Reisi Miralay Mustafa Asım Bey’di.

Ressam Fahrünnisa Zeid’in kardeşi, “Halikarnas Balıkçısı” Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın ablası olan Berger’in diğer ablaları ise Hakkiye ve Ayşe Suad’dı.Sanatı bir “güzellik” olarak tanımlayan Berger, ilkokul eğitimine 1909-1912 yıllarında Büyükada mahalle mektebinde başladı, ardından Notre Dame de Sion’a devam etti.

Birinci Dünya Savaşı sırasında okulun kapanmasıyla Madame Braggiotti’nin okulunda resim ve müzik dersleri aldı. 17 yaşında Fransız Büyükelçiliği’nde sınavla diploma alan sanatçı, gençlik yıllarında Voltaire, Ibsen ve Dostoyevski gibi yazarlardan etkilenerek yazar olmayı hayal etti. Ancak resme olan ilgisi, babasının kitapları ve ağabeyinin İtalya’dan getirdiği resimlerle şekillendi.

Sanat Yolculuğu ve Gravür TutkusuBerger, 1924’te Macar keman virtüözü Karl Berger’den müzik eğitimi aldı. 1935-1939 yıllarında Berlin ve Paris’te ablası Fahrünnisa Zeid ile sanat hareketlerini takip etti. 1947’de Karl Berger ile evlenen sanatçı, eşinin aynı yıl kalp kriziyle vefatından sonra gravüre yöneldi. Londra’da John Buckland Wright’ın atölyesinde üç yıl gravür tekniği üzerine çalışan Berger, 1951’de 140 gravürle Türkiye’ye döndü ve İstanbul Fransız Konsolosluğu’nda ilk kişisel sergisini açtı.1954’te Yapı Kredi Bankası’nın düzenlediği yarışmada “Güneşin Doğuşu” adlı yağlı boya tablosuyla birincilik kazanan Berger, adını geniş kitlelere duyurdu.

Dışavurumcu oyma baskılarıyla tanınan sanatçı, siyah-beyazın ara tonlarıyla çalıştı ve gravürü yaygınlaştırmak için yılbaşı tebrik kartları üretti. Eserlerinde hayatındaki acıları, sevinçleri ve anıları işledi. 1955’te Tahran Bienali’nde ikincilik ödülü kazanan Berger, İstanbul, Ankara, Londra, Paris, Viyana, Ravalpindi ve İslamabad’da kişisel sergiler açtı; 1951-1972 yılları arasında çok sayıda karma sergiye katıldı.

Büyükada’ya VedaZımpara kağıdı, kasap kağıdı ve tülbent gibi yenilikçi malzemeler kullanan Berger, İstanbul’un köşelerini gerçekçi ve fantastik bir yaklaşımla eserlerine yansıttı. “Renkli gören, yaşamayı coşku ve aşk olarak kabul eden” bir sanatçı olarak tanımladığı gravürleri, onun iç dünyasının bir yansıması oldu.

Eserlerinin yaygınlaşmasında Ferit Edgü’nün, Füreya Koral arşivindeki gravür kalıplarını tekrar bastırması etkili oldu.Son sergisini 1972’de İstanbul Taksim Galerisi’nde açan Berger, aynı yıl sergiyi Ankara’ya taşıdı. 9 Ağustos 1974’te doğup büyüdüğü Büyükada’da hayatını kaybetti. Sanatçı, “Aşkla yaşadım. Ölümler bile öldüremedi bendeki aşkı. Coşkuyla, aşkla ve sevgiyle yarattım ne yarattımsa. Yapıtlarıma çocuklarım diyemem. Yaptıklarım yaşadıklarımın ta kendisi oldu,” diyerek sanat anlayışını özetlemişti.

Miras ve RetrospektifVefatından bir yıl sonra, 1975’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Berger anısına geniş bir retrospektif sergi düzenlendi. Eserleri, bugün Türkiye ve dünya çapında müzelerde ve koleksiyonlarda yer alarak sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Aliye Berger, Türkiye’nin gravür sanatındaki öncü isimlerinden biri olarak sanat tarihinde iz bırakmıştır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.