Büyükada’yı Büyükada Yapan Şeyler: Bir Adanın Sessiz Kimliği

Büyükada’yı Büyükada Yapan Şeyler: Bir Adanın Sessiz Kimliği
Yayınlama: 22.12.2025
A+
A-

Büyükada kalabalık mıdır? Yoksa fazla konuşmayan, kendini anlatma ihtiyacı duymayan bir ada mı? “Gerçek Adalı” denildiğinde akla gelen davranış kalıpları, aslında bir mekânın sosyolojisini ve kültürel hafızasını ele verir.

İstanbul’un en büyük Prens Adası olan Büyükada, çoğu zaman turist akınıyla anılan; “faytonlu”, “köşkler şehri” ya da “yazlık kaçamak” gibi etiketlerle tanımlanan bir yerdir. Oysa burada yaşayanlar için ada, bu tanımların çok ötesinde; kendine özgü bir duruşun ve sessiz bir aidiyetin ifadesidir.

Turistik Değil, Yaşanmış Bir Ada

Gerçek bir Adalı için ada, vitrinlerden ibaret değildir. Aya Yorgi’ye 23 Nisan’da kalabalıkla tırmanmak, faytonla (ya da bugün elektrikli araçlarla) ada turu atmak ya da iskele meydanında dondurma kuyruğuna girmek pek alışıldık davranışlar sayılmaz.

Aya Yorgi bu kuralın istisnasıdır. Orası turistik bir durak değil; manevi, geleneksel bir mekândır. Dileklerin sessizce tutulduğu, kalabalığın içinde bile içe dönük bir tepedir.

İskeleye ise “gidilmez”, “inilir”. Bu ifade, Büyükada’nın gündelik dilini ve adayla kurulan ilişkinin sade ama köklü yapısını yansıtır. İskele, birçok Adalı için artık bir buluşma noktası değil; vapur ritüelinin başlangıcıdır.

Balık, Sofra ve Günlük Yiyecek Kültürü

Büyükada’da balık, menüden önce mevsimdir. Hangi balığın ne zaman çıktığı, hangi rüzgârın denizi nasıl etkilediği bilinir. Lüfer, palamut, istavrit ya da sardalya; restorandan çok ev sofrasında yer bulur. Balık, çoğu zaman limon, zeytinyağı ve sohbetle tamamlanır; gösterişsiz ama özenlidir.

Perşembe semt pazarı, adanın haftalık nabzını tutar. Sadece alışveriş yapılan bir yer değil; karşılaşmaların, selamlaşmaların ve kısa sohbetlerin mekânıdır. Hangi balık taze, hangi domates ada toprağını görmüştür; bunlar pazarda konuşulur. Torbalar ağırlaşır ama acele edilmez.

Ekmek ve simit için Akasya Fırını ya da Saray Fırını’na uğramak, basit bir ihtiyaçtan öte; mahallenin küçük ama vazgeçilmez ritüelidir.

Orman Yolları, Yokuşlar ve Günlük Ritüel

Adalı için ada yalnızca sahil değil, ormandır da. Büyükada’nın orman yolları, özellikle sabah erken saatlerde ya da akşamüstü serinliğinde yürüyüşe çıkanların gerçek rotalarıdır. Çam ağaçlarının arasından uzanan bu toprak yollar, adanın en sessiz, en korunaklı alanlarıdır; kalabalık burada seyrelir, tempo düşer.

Kadıyoran Yokuşu, adanın hem hafızasını hem de ritmini taşır. Yokuşu tırmanırken konuşmalar azalır, nefesler sayılır; ada kendini dinletir. Efsane futbolcu Lefter Küçükandonyadis’in anısı, bu yokuşta Fenerbahçe’yi bir spor kulübünden öte, yerel bir simgeye dönüştürür.

Tepeköy’ün sakin yollarında ya da Nizam’ın tarihî köşkleri arasında dolaşırken, bahçe duvarlarından sarkan ortancalar, yaz aylarında renklenen begonviller ve ilkbaharda adaya yayılan mimoza kokusu, mevsimlerin sessiz takvimini tutar. Büyükada’da zaman, çoğu zaman çiçeklerin açışıyla ölçülür.

Bisikletle yokuşları inip çıkmak, adanın en doğal ulaşım ve hareket biçimi olarak kabul edilir. Hamidiye Camii’nin avlusunda verilen kısa bir mola ya da minaresinden yükselen ezan sesiyle günün ritmi yakalanır.

Akşamüstü ise iskele çevresinde ya da Prenses Otel’in avlusunda içilen bir çay, günü tamamlayan sessiz bir duraktır.

Sade Değil, Huzurlu

Büyükada’nın yokuşları küçümsenir, kalabalığı “yoğun” olarak tanımlanır; ama nadiren “çekilmez” denir. İstanbul’la kıyas yapılmasına da mesafeli yaklaşılır. Ada, kendi ölçeğinde ve kendi temposunda yaşanır.

Hafta sonları Maden’in doğal koyları ya da Dilburnu’nun sessizliği, şehir karmaşasının yerini alan kaçış noktalarıdır. Bu alanlar, adanın nefes aldığı yerler olarak görülür.

İçine Kapalı Bir Topluluk

Gerçek Adalılar, günübirlik kalabalıktan kendilerini ustalıkla izole eder. İskele meydanı, Lunapark çevresi ya da Aya Yorgi yolu yerine; mahallelerin arka sokakları, orman içi patikalar ve gölgeli yollar tercih edilir. Kültürel buluşmalar, dernek lokallerinde ya da köşk bahçelerinde yapılır; samimiyet dışarı taşmaz.

Sessiz Bir Aidiyet

Adalı, adasını yüksek sesle övmez; hatta zaman zaman kalabalıktan yakınır. Ancak dışarıdan biri Büyükada’yı “sadece yazlık” olarak küçümsediğinde, refleks olarak savunmaya geçer. Bu bir çelişki değil; güçlü ama gösterişsiz bir bağın ifadesidir.

“Büyükada kalabalık” denildiğinde itiraz edilir: “Kalabalık değil, huzurlu.”

Bu huzur; ölçülü yaşamayı, abartıdan uzak durmayı ve adayı olduğu hâliyle kabullenmeyi içerir.

Büyükada, kendini anlatmayı seven bir yer değildir. Onu tanımak için turistik rotalara değil; orman yollarına, pazarına, sofrasına, yokuşlarına ve mevsimlerine bakmak gerekir. Gerçek Adalı’nın yaptığı ve yapmadığı şeyler listesi, bu adanın karakterini ve kültürel dokusunu anlatan sessiz bir rehberdir.

Büyükada belki yüksek sesle konuşmaz;
ama bilenler için ormanının serinliği, çiçeklerinin kokusu ve kendine özgü bir ritmi vardır.


Haluk Direskeneli

Fotoğraf: Adalar Kültür Derneği/ Yılmaz Kaini arşivleri

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.