Adalarda Sokak İsimleri: Tarihin Hafıza Direnci

Adalarda Sokak İsimleri: Tarihin Hafıza Direnci
Yayınlama: 19.10.2025
A+
A-

Büyükada’nın tozlu sokaklarında dolaşmak, aslında bir tarih kitabının sayfalarını çevirmek gibidir. Her sokağın adı, o topraklarda yaşamış her medeniyetin bıraktığı kültürel bir imzadır. Ancak bu imzalar, zaman zaman değişen siyasi rüzgârların etkisiyle silinmeye ya da yeniden yazılmaya çalışılmıştır. Büyükada özelinde yaşanan sokak ismi değişiklikleri, Türkiye’nin modernleşme sürecinde kendi geçmişiyle kurmaya çalıştığı karmaşık ilişkinin küçük ama anlamlı bir yansımasıdır.

Eski haritalarda ve belgelerde, Fransızca imla ile yazılmış birçok sokak ismine rastlanır:
• Venezia Yokuşu, bugün Albayrak Sokak,
• Çarkıfelek Sokak, kimi haritalarda hâlâ aynı kalmış olsa da artık tabelalarda yanlış biçimde yazılmaktadır,
• Kadıyoran Yokuşu ismi korunmuştur,
• Lala Hatun Sokak orijinal adını muhafaza etmektedir,
• Türkoğlu, Yılmaztürk ve Nizam mahallelerinde ise eski isimlerin çoğu kaybolmuştur.

Bu değişimler, yalnızca dilsel bir sadeleştirme değil, aynı zamanda tarihsel bir “unutma” süreci olarak da okunabilir.

Tarihin Katmanları ve Kolektif Hafıza

Bir sokak tabelası, yalnızca bir yön göstergesi değil, aynı zamanda bir hafıza mekânıdır.
“Venezia Yokuşu” bize adanın Akdeniz ticaret ağındaki yerini ve Venediklilerle kurduğu ilişkileri hatırlatır. “Prinkipo” adı, Büyükada’nın Bizans dönemindeki merkezî rolünü gözler önüne serer.

Bu isimler değiştirildiğinde yalnızca bir tabela sökülmez; o isimle örülmüş anılar, hikâyeler ve tarihsel bağlar da silinir. Bu da kolektif hafızanın bir kısmının yitirilmesi anlamına gelir. Bir sokağın adını değiştirmek, aslında geçmişle olan sessiz bir diyaloğu koparmaktır.

Tutarsızlığın Anatomisi

Konuya dair en dikkat çekici nokta, uygulamalardaki tutarsızlıktır. “Venezia” silinirken, kökeni antik Roma’ya dayanan “Angora”nın “Ankara”ya, “Trapezous”un “Trabzon”a dönüşmesi sorgulanmaz. Bu seçici yaklaşım, tarihle kurulan ilişkinin ideolojik ve parçalı olduğunu gösterir.

Belli bir dönem —özellikle Osmanlı öncesi Hristiyan mirası— “öteki” olarak görülürken, daha eski veya daha “saygın” kabul edilen Roma mirası benimsenir. Oysa gerçek bir kimlik inşası, tüm bu tarihsel katmanları bir bütünün parçaları olarak kabullenmekten geçer.

Bırakın İsimler Yerinde Kalsın

Sokak isimleri bir coğrafyanın kültürel DNA’sını taşır. Onları değiştirmek, yalnızca zahmetli ve maliyetli bir işlem değil, aynı zamanda tarihe ve insanların hafızasına yapılan bir müdahaledir.

Büyükada sokaklarında artık tabelalarda görünmeyen “Venezia Yokuşu”nun hikâyesi bize şunu öğretir:
Olgun bir toplum, geçmişin izlerini tehdit olarak değil, zenginlik olarak görür.

Tıpkı bir ağacın halkaları gibi, her isim bir dönemin hikâyesini anlatır. Ve bu hikâyelerin tamamı, bulunduğumuz toprakları anlamlı kılar.

Bu nedenle, en doğrusu, isimleri yerinde bırakmaktır — çünkü onlar, “biz” olan her şeyin sessiz tanıklarıdır.


Haluk Direskeneli

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.