Edirne’nin en eski halkı, Traklar soyundan Odrisler’in yörede, Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği bugünkü Edirne›nin bulunduğu yerde bir kent kurdukları bilinmektedir.
Odrisler’den sonra yöreye egemen olan Makedonyalılar Dönemi’nde kent, Odris yada Odrisia adının değişmesi sonucu, Orestia/Orestas olarak anılmaya başlanmıştır. İS II. yy’ da Roma İmparatoru Hadrianus, (117-138) Orestia Kasabası’nın stratejik önemi nedeniyle buraya kent statüsü verdi ve kendi adını koydu. Böylece, Roma Dönemi’nde kent Hadrianopolis/Hadrianupolis/Adrianupolis/Adrianapolis adlarıyla anıldı. Adrianopolis zamanla Adrianople/Adrianopel olarak değişti.Osmanlı dönemi başlarında Edrinus/Edrune/Edrinabolu/Endriye diye anıldı. 1476’da yazılan Aşıkpaşazade Tarihi’nde kentin adı Edrene olarak geçer. XVI.yy başlarında kentin Edirne olarak adlandırıldığı görülür. Edirne 1361 yılında I.Murat tarafından fethedilmiş ve İstanbul’un alınışına kadar 88 yıl(1365-1453) boyunca Osmanlı Devleti’nin başkenti olmuştur.
Tarihinde çeşitli unvanları hak etmiştir. Traklar, Bizans ve Osmanlı ile üç medeniyetin, Musevi, Hristiyan ve İslam ile üç dinin Meriç Tunca Arda nehirleri ile üç nehrin buluştuğu Edirne yüzyıllar boyunca medeniyetlerin buluşma noktası oldu. Lozan Anlaşmasıyla Türkiye hudutları içine alınarak Trakya’daki bugünkü sınırlarımıza ulaşılmış ve Edirne Türkiye Cumhuriyeti’nin Batıya açılan kapısı haline geldi. Edirne her zaman kültür olaylarının yoğun yaşandığı bir kent olmuştur. Mimari yenilikler bu kentin yapılarıyla gelmiş; hat ve süsleme sanatının en güzel örnekleri burada verilmiş, çok sayıda medresesi yoğun tartışmalara tanık olmuş, tıp tarihine geçen ilk uygulamalar burada başlamıştır. Kimliğini asıl Osmanlı döneminde bulan ve imparatorluğun ikinci kenti olan Edirne, kültürel mirasımızın en yoğun hissedildiği bir kenttir.