İstanbul’un incisi Prens Adaları’ndan Burgazada’nın 1956 yılına ait siyah beyaz görüntüleri, izleyenleri duygusal bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Bereketli balık ağlarından adanın gülen yüzlerine, Kunduracı Mehmet’ten Balıkçı Apostol’a kadar uzanan bu arşiv, adanın “bir zamanlar” nasıl yaşayan, üreten ve eğlenen bir topluluk olduğunu gözler önüne seriyor. İşte 69 yıl öncesinin Burgazada’sından yansıyan hayat dolu kareler.
1956 yılına ait görüntülerde ilk dikkat çeken detay, Burgazada’nın denizle olan organik bağı oluyor. Günümüzden çok daha bakir ve sakin olan ada kıyıları, geçimini denizden sağlayanların hummalı çalışmasına sahne oluyor. Videoda yer alan detaylar, o dönemin bolluğunu ve zorluğunu aynı anda hissettiriyor:
Haberden Bir Not: “Görüntülerdeki balık ağlarının doluluğu ve balıkçıların yüzündeki yorgun ama gururlu ifade, Marmara Denizi’nin bir zamanlar ne kadar cömert olduğunu bize sessizce haykırıyor.”
Bu videoyu sıradan bir manzara görüntüsünden ayıran en önemli özellik, dönemin ada sakinlerini isim isim ve yüz yüz ölümsüzleştirmesidir. Video, adeta bir aile albümü sıcaklığında, Burgazada’nın mozaik yapısını sergiliyor.
Görüntülerde yer alan ve adanın hafızasına kazınan o isimlerden bazıları şunlar:
1956 Burgazada’sı, sadece insanlarıyla değil, mimarisi ve atmosferiyle de büyülüyor. Arka planda görünen ahşap köşkler, henüz betonlaşmamış yeşil tepeler ve sahil şeridindeki sakinlik, İstanbul’un kaybolan silüetine dair ipuçları veriyor.
Videonun sonunda yer alan “1965’te buluşmak üzere” notu ise, o dönemki komşuluk ilişkilerinin devamlılığına ve insanların birbirine olan bağlılığına dair umut dolu bir veda niteliği taşıyor. Kunduracı Mehmet’in gülümsemesi veya Aleko’nun şapkasıyla verdiği selam, siyah beyaz bir film karesinden çıkıp bugünün izleyicisine ulaşıyor.