Büyükada Aya Nikola Manastırı ve Kilisesi: Tarihsel Stratigrafi, Mimari Tipoloji ve Kentsel Bellek Üzerine Kapsamlı Araştırma

Büyükada Aya Nikola Manastırı ve Kilisesi: Tarihsel Stratigrafi, Mimari Tipoloji ve Kentsel Bellek Üzerine Kapsamlı Araştırma
Yayınlama: 26.12.2025
Düzenleme: 26.12.2025 17:03
A+
A-

İstanbul’un Prens Adaları, Bizans İmparatorluğu’ndan günümüze uzanan süreçte, başkentin hem bir parçası hem de ondan yalıtılmış bir “öteki”si olarak var olmuştur. Bu adaların en büyüğü olan Büyükada (Prinkipo), manastır yaşamının en yoğun yaşandığı merkezlerden biri olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu rapor, adanın doğu kıyısında, Sedef Adası’na bakan sessiz bir koyda yer alan Aya Nikola Manastırı ve Kilisesi‘ni (Ayios Nikolaos) mercek altına almaktadır. Genellikle adanın zirvesindeki Aya Yorgi Manastırı’nın gölgesinde kalsa da, Aya Nikola, barındırdığı tarihsel katmanlar, geçirdiği jeolojik travmalar ve günümüzde karşı karşıya olduğu kentsel planlama tehditleri ile eşsiz bir araştırma nesnesidir.

Yazının temel amacı, Aya Nikola Manastırı’nı sadece bir ibadet yapısı olarak değil, aynı zamanda jeolojik bir tanık, tarımsal bir üretim merkezi ve kentsel belleğin hayati bir parçası olarak analiz etmektir. “Batık Manastır” olarak da bilinen bu yapı, 1509 depreminin fiziksel izlerini taşımakta, 1182 Latin isyanının politik şiddetini hatırlatmakta ve 19. yüzyıl Osmanlı modernleşmesinin mimari yansımalarını sunmaktadır. Bu çalışma, mevcut literatürün, arşiv belgelerinin ve yerinde gözlemlerin ışığında, yapının mimari özelliklerini, tarihsel evrimini ve bugünkü sosyo-kültürel statüsünü derinlemesine incelemektedir.


2. Tarihsel Coğrafya ve Yerleşim Dokusu: “Karya”nın İzinde

Aya Nikola Manastırı’nı anlamak için, öncelikle onun içinde bulunduğu tarihsel coğrafyayı çözümlemek gerekmektedir. Manastır, Büyükada’nın bugünkü merkez yerleşiminden uzakta, adanın doğu sahilinde konumlanmıştır.

2.1 Karya (Karyes) Yerleşimi

Bizans döneminde Büyükada tek bir yerleşimden ibaret değildi. Kaynaklar, manastırın bulunduğu bölgenin Karya (veya Karyes) olarak bilinen ayrı bir yerleşim birimi olduğunu göstermektedir. Karya, adanın ana limanından bağımsız, kendi tarımsal ve dini dinamikleri olan bir köydü. Manastır, bu yerleşimin ruhani ve muhtemelen ekonomik merkeziydi. Günümüzde bu yerleşimden geriye sadece manastırın kendisi ve çevresindeki arkeolojik potansiyel kalmıştır. Karya’nın varlığı, adanın Bizans dönemindeki demografik yoğunluğunun ve arazinin kullanım biçimlerinin bugünkünden çok daha farklı ve sofistike olduğunu kanıtlamaktadır. Manastırın, bu kayıp köyün kilisesinin bulunduğu alana inşa edilmiş olması, mekanın kutsallığının sürekliliğine işaret eder.

2.2 Doğu Sahilinin Jeostratejisi

Manastırın konumu, Sedef Adası’nın (Terebinthos) tam karşısına düşmektedir. Bu lokasyon seçimi tesadüfi değildir. Bizans manastırcılığında “inziva” (hesychia) kavramı esastır; ancak Prens Adaları manastırları aynı zamanda politik sürgün yerleri ve gözetleme noktalarıydı. Doğu sahili, İstanbul’un (Constantinopolis) karmaşasından uzak, içe dönük bir yaşam sunarken, aynı zamanda Marmara Denizi’ndeki deniz trafiğini kontrol edebilecek bir vizyona sahipti. Ancak bu konum, aşağıda detaylandırılacağı üzere, yapıyı denizden gelen tehditlere (korsanlık) karşı savunmasız bırakmıştır.

2.3 Ulaşım ve Erişim Ağları

Günümüzde manastıra ulaşım, adanın modern ulaşım altyapısı ile entegre edilmiştir. Adalar’da faytonların kaldırılmasının ardından devreye giren elektrikli araçlar, manastırın erişilebilirliğini artırmıştır.

  • Adres: Maden Mahallesi, Yılmaztürk Caddesi, Nazenin Sokağı, No: 4.
  • Toplu Taşıma: BA-4 kodlu elektrikli araç hattı, Büyükada merkezden kalkarak Maden ve Nizam bölgelerini dolaşmakta ve manastırın yakınından geçmektedir. “Nikola Manastırı Yolu” veya “Aya Nikola” durağı, manastır kapısına yaklaşık 79 metre mesafededir.
  • Sefer Sıklığı: Araçlar sabah 06:00’dan gece 00:40’a kadar hizmet vermekte, sefer sıklığı günün saatine göre 10 ila 24 dakika arasında değişmektedir. Bu sık ulaşım ağı, manastırın izole tarihsel karakterine tezat oluşturacak şekilde, onu adanın turistik rotasına bağlamıştır.

3. Tarihsel Stratigrafi: Kuruluştan Yıkıma (12. – 16. Yüzyıl)

Aya Nikola Manastırı’nın tarihi, doğrusal bir gelişimden ziyade, yıkım ve yeniden yapım döngüleri üzerine kuruludur. Yapı, Bizans’ın son dönemlerindeki siyasi çalkantıların ve Marmara havzasının sismik hareketliliğinin doğrudan tanığıdır.

3.1 1182 İsyanı ve Politik Şiddet

Manastırın tarihsel kayıtlardaki en çarpıcı anlarından biri, 1182 yılındaki olaylarla ilişkilidir. Bu tarih, Konstantinopolis’te Latinlere (Venedikliler, Cenevizliler) karşı girişilen büyük kıyımla (Latin Katliamı) hatırlanır. Ancak Aya Nikola Manastırı’nda durumun tersine işlediği görülmektedir. Kaynaklar, manastırın 1182 yılında İmparator Andronikos Komnenos’a karşı ayaklanan Latinler tarafından yakıldığını varsaymaktadır.

Bu olay, manastırın o dönemde sadece dini bir kurum değil, aynı zamanda İmparatorluk otoritesinin bir uzantısı olarak görüldüğünü düşündürmektedir. Latinlerin öfkesini bir manastıra yöneltmesi, buranın Komnenos hanedanı ile sembolik veya maddi bir bağı olduğunu gösterebilir. 12. yüzyılın sonu, Bizans ile Batı arasındaki gerilimin zirve yaptığı bir dönemdi ve Prens Adaları, bu deniz savaşlarının ve isyanların cephe hatlarından biriydi. Manastırın yakılması, Karya bölgesindeki yerleşimin de bu dönemde büyük zarar gördüğünü ima etmektedir.

3.2 Korsanlık Çağı (14. ve 15. Yüzyıllar)

1204’teki 4. Haçlı Seferi sonrası Bizans’ın zayıflaması ve ardından Osmanlı’nın yükselişi sürecindeki otorite boşluğu, Marmara Denizi’ni korsan faaliyetlerine açık hale getirmiştir. Aya Nikola Manastırı, korumasız sahil konumu nedeniyle 14. ve 15. yüzyıllarda defalarca korsan talanına uğramıştır.

Bu dönemde manastırın mimari karakteri, güvenlik endişeleriyle şekillenmiştir. 14. yüzyılda, bugünkü yerinde, muhtemelen daha önceki yıkıntıların üzerine ahşap olarak ve daha küçük ölçülerde bir kilise inşa edilmiştir. Ahşap tercihinin nedeni, hem ekonomik yetersizlikler hem de olası bir saldırıda taş yapının vereceği kaybın maliyetinden kaçınma stratejisi olabilir. Küçük ve mütevazı bir yapı, korsanların dikkatini daha az çekecek ve yağma potansiyelini düşürecektir.

3.3 Jeolojik Travma: 1509 “Kıyamet-i Suğra” ve Çöküş

Manastırın yerel halk arasında “Batık Manastır” olarak adlandırılmasının kökeni, Osmanlı döneminin en büyük felaketlerinden biri olan 1509 İstanbul Depremi’ne dayanmaktadır. Osmanlı tarihçileri tarafından “Kıyamet-i Suğra” (Küçük Kıyamet) olarak adlandırılan bu deprem, adalar üzerinde yıkıcı bir etki yaratmıştır.

1509 depremi, ada toprağında derin çatlaklar ve yarıklar oluşturmuştur. Karya bölgesindeki alüvyonlu zemin yapısı (bostanların verimliliğini sağlayan yumuşak toprak), deprem sırasında sıvılaşma veya çökme eğilimi göstermiştir. Kaynaklar, 14. yüzyıl eseri olan manastırın ağır duvarlarının, bu sismik hareket sonucunda zemine belirgin oranda gömüldüğünü belirtmektedir.

Bu olay, yapının mimari tarihini ikiye bölmüştür. 1509 öncesi yapı, kelimenin tam anlamıyla toprağın altına inmiş, bir tür arkeolojik katman haline gelmiştir. Bu durum, manastıra mistik bir hava katmış; “gömülü” veya “batık” olma hali, adalıların kolektif hafızasında yer etmiştir. Yapı, fiziksel olarak kullanılamaz hale gelse de, mekanın kutsallığı terk edilmemiş, manastır hayatı yıkıntılar üzerinde veya çevresinde devam ettirilmeye çalışılmıştır.

3.4 16. Yüzyıl Yangınları

Felaketler silsilesi 1509 ile sınırlı kalmamış, 16. yüzyılda manastır hem yangın hem de artçı depremlerle sarsılmaya devam etmiştir. Bu sürekli yıkım hali, manastırın mimari bütünlüğünün neden Bizans döneminden günümüze orijinal haliyle ulaşamadığını açıklamaktadır. Bugün gördüğümüz yapı, bu tarihsel travmaların üzerine inşa edilmiş bir 19. yüzyıl yorumudur.


4. 19. Yüzyıl Rönesansı ve Mimari Analiz

Bugün ziyaretçilerin karşılaştığı Aya Nikola Manastırı kompleksi, büyük ölçüde 19. yüzyılın son çeyreğinde şekillenmiştir. Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat sonrası gayrimüslim cemaatlerin imar haklarının genişlediği ve kilise mimarisinde bir canlanmanın (revivalizm) yaşandığı bir süreçtir.

4.1 1894 Depremi ve 1898 Yeniden İnşası

Manastırın kaderini belirleyen son büyük doğal afet, 1894 Büyük İstanbul Depremi olmuştur. Bu deprem, önceki yüzyıllardan kalan ve zaten hasarlı olan yapıları tamamen tahrip etmiştir. Ancak bu yıkım, aynı zamanda kapsamlı bir yenilenme fırsatı doğurmuştur.

Mevcut manastır binaları, depremden dört yıl sonra, 1898 yılında yeniden inşa edilmiştir. Bu tarih, yapının mimari üslubunu anlamak için kritiktir. 19. yüzyıl sonu İstanbul Rum mimarisi, neoklasik etkilerle harmanlanmış bir Bizans eklektizmini yansıtır.

4.2 Katholikon (Ana Kilise) Mimarisi

Manastırın kalbi olan kilise (katholikon), dönemin mimari eğilimlerini yansıtan kompakt ve merkezi bir yapıdır.

Tablo 1: Aya Nikola Kilisesi Mimari Künyesi

ÖzellikDetay
İnşa Tarihi1898 (Mevcut Yapı)
BoyutlarYaklaşık 8 metre x 8 metre
Plan TipiMerkezi planlı, kapalı Yunan haçı varyasyonu
StrüktürKargir (Tuğla ve taş örgü)
Örtü SistemiDört kemere oturan merkezi kubbe
Çatı MalzemesiKubbe: Kurşun kaplama; Çatı: Kiremit
Destek Sistemi4 adet taşıyıcı sütun
  • Plan Şeması: Kilise, kareye yakın (8x8m) bir alana oturan merkezi planlı bir yapıdır. Dört adet sütun, yapının ana kubbesini taşımaktadır. Bu “dört sütunlu” şema, Orta Bizans döneminin klasik “kapalı Yunan haçı” planının 19. yüzyıla uyarlanmış basitleştirilmiş bir versiyonudur. Kubbenin dört kemer üzerine oturması, iç mekanda bütüncül bir algı yaratmakta ve cemaatin bakışını gökyüzüne (kubbeye) yönlendirmektedir.
  • Apsis: Yapının doğusunda yer alan apsis (mihrap kısmı), hem içten hem de dıştan dairesel planlıdır.2 Bu özellik, bazı Bizans kiliselerindeki çokgen dış cephe uygulamasından farklılaşarak yapıya daha yumuşak, neoklasik bir hat kazandırmaktadır.
  • Kubbe: Kubbenin kurşunla örtülü olması , yapının statüsünü gösterir. Osmanlı mimarisinde ve Ortodoks geleneğinde kurşun kaplama, maliyetli bir uygulama olup genellikle önemli dini yapılarda tercih edilmiştir. Diğer çatı elemanlarında kiremit kullanılması, geleneksel dokuyu sürdürmektedir.

4.3 Narteks ve Tarihsel Katmanlar (1873)

Kilisenin giriş bölümünü oluşturan narteks, ana mekandan daha eskidir. Kaynaklar, kiremit çatılı bu narteksin 1873 yılında inşa edildiğini belirtmektedir. Bu durum, 1898’deki büyük yeniden inşa sırasında, 1894 depreminde ayakta kalan narteksin korunarak yeni yapıya entegre edildiğini göstermektedir. Narteks, dış dünya ile kutsal mekan (naos) arasında bir geçiş bölgesi (liminal space) işlevi görür.

4.4 Dış Cephe Süslemeleri ve Sembolizm

Aya Nikola Manastırı’nın dış cephesi, yapının tarihsel iddialarını ve kimliğini sergileyen iki önemli rölyefe ev sahipliği yapmaktadır:

  1. Paleologos Kartalı: Narteks girişinin üzerinde, mermer bir çift başlı kartal rölyefi bulunmaktadır. Çift başlı kartal, Bizans İmparatorluğu’nun son hanedanı olan Paleologosların (1261-1453) sembolüdür. Kartalın bir başı Roma’ya (Batı), diğer başı Konstantinopolis’e (Doğu) bakar, bu da imparatorluğun evrenselliğini simgeler. 19. yüzyılda bu sembolün kullanılması, Rum Ortodoks cemaatinin Bizans imparatorluk mirasına sahip çıkışının ve tarihsel süreklilik iddiasının güçlü bir ifadesidir.
  2. Antik Araba Yarışı Rölyefi: Kilisenin kuzeybatı dış köşesinde, antik döneme ait bir araba yarışı sahnesini (chariot race) betimleyen bir Grek rölyefi yer almaktadır. Bu parça bir spolyadır (devşirme malzeme). Hristiyanlık öncesi bir döneme ait bu eserin kilise duvarına monte edilmesi, birkaç şekilde yorumlanabilir:
    • Estetik Değer: Eserin sanat değeri nedeniyle korunması.
    • Tarihsel Derinlik: Mekanın antik çağlardan beri kutsal veya önemli olduğunu vurgulama arzusu.
    • Zafer Sembolizmi: Hristiyanlığın paganizme karşı zaferi veya zamanın akışına karşı bir direnç sembolü.Bu rölyefin kaynağı muhtemelen manastırın bulunduğu Karya bölgesindeki antik kalıntılardır, bu da Karya’nın zengin bir arkeolojik potansiyele sahip olduğunu doğrular.

5. İkonografi ve İç Mekan

Manastırın iç mekanı, Ortodoks litürjisinin gerekliliklerine göre düzenlenmiştir. İkonostatis (ikon duvarı) ve freskler, inananlara görsel bir teoloji sunar.

5.1 Aziz Nikolaos (Aya Nikola) Kültü

Manastır, denizcilerin, tüccarların ve çocukların koruyucusu Aziz Nikolaos’a adanmıştır. Büyükada gibi bir deniz yerleşiminde bu ithaf son derece anlamlıdır. Aziz’in yortusu olan 6 Aralık tarihi, manastırda büyük bir ayinle kutlanmaktadır.

Hagiografik kaynaklar, Aziz Nikolaos’un Mira’da (Demre) haksız yere ölüme mahkum edilen üç kişiyi kurtardığı mucizesine atıfta bulunur. Bu hikaye, adalet ve merhamet temalarını işler ve manastırın manevi atmosferinin merkezinde yer alır.

5.2 Rallou Timoti Anıt Mezarı

Manastırın avlusunda, Rallou Timoti‘ye ait anıtsal bir mezar bulunmaktadır. Rallou Timoti’nin kimliği hakkında kaynaklarda detaylı bilgi bulunmamakla birlikte, manastır avlusuna (kutsal toprağa) gömülmüş olması ve anıtsal bir mezara sahip olması, onun manastırın en önemli banilerinden (bağışçı) biri olduğunu kanıtlar. Muhtemelen 19. yüzyıldaki restorasyon veya inşa faaliyetlerinde (belki de 1898 inşasında) büyük maddi katkılar sağlamış bir hayırseverdir. Bu mezar, adadaki sivil aristokrasi ile manastır arasındaki hamilik ilişkisini somutlaştırır.


6. Kültürel Peyzaj ve Kentsel Bellek: “Aya Nikola Bostanı”

Aya Nikola Manastırı, sadece taş ve tuğladan ibaret bir yapı değildir; etrafındaki verimli topraklarla bütünleşmiş bir kültürel peyzajın merkezidir. Bu peyzajın en önemli unsuru Aya Nikola Bostanıdır.

6.1 Adanın “Rahmi”: Tarımsal Üretim

Büyükada tarihçileri ve yerel bellek, Aya Nikola vadisini adanın “beşeri dünyasının rahmi” olarak nitelendirir.9 Burası, adanın gıda ihtiyacını karşılayan en verimli tarım alanıydı.

  • Su Yönetimi: Tarihsel haritalarda ve anlatılarda, bostan alanında beş adet su kuyusu olduğu belirtilmektedir.9 Bu kuyular, “bostan dolabı” adı verilen, atların gözleri kapalı şekilde döndürdüğü geleneksel çark sistemiyle suyu yukarı çıkarıyor ve bahçeleri suluyordu.
  • Ürün Çeşitliliği: Semiha Akpınar’ın anılarına göre, 1940’larda bu bostanlar domates, biber, kabak, kemer patlıcanı, çalı fasulyesi ve asma kabakları ile dolup taşmaktaydı. Manastırın ekonomisi, yüzyıllar boyunca bu tarımsal üretime dayalıydı. Rahipler hem dua eder hem de toprağı işleyerek kendine yeten bir ekosistem sürdürürlerdi.

6.2 Modern İmar Tehditleri ve “Gömülü Bellek”

Günümüzde bu tarihi bostan alanı, ciddi bir kentsel dönüşüm tehdidi altındadır. İmar planlarında Aya Nikola bostanına “depolama ve belediye hizmet alanı” fonksiyonu verilerek yapılaşmanın önü açılmak istenmiştir.9

  • Çatışma: Yerel mimarlar, çevreciler ve ada sakinleri, bu karara itiraz ederek dava süreçleri başlatmıştır. Onlara göre, üzerine depo yapılması planlanan bu vadi, sadece bir toprak parçası değil, adanın tarihinin başladığı yer ve “gömülü belleği”dir.
  • Kültürel Erozyon: Bostanın yok edilmesi, manastırın tarihsel bağlamından koparılmasına neden olacaktır. Manastır, betondan bir depolama sahasının ortasında sıkışmış, kimsesiz bir yapıya dönüşme riskiyle karşı karşıyadır. Bu durum, İstanbul genelindeki “koruma” anlayışının, yapıyı koruyup çevresini yok etme şeklindeki eksikliğinin bir örneğidir.

7. Güncel Durum, Ulaşım ve Turizm Lojistiği

Aya Nikola, adanın en popüler turistik noktası olan Aya Yorgi kadar yoğun ziyaretçi almasa da, kendine has bir ziyaretçi kitlesine sahiptir.

7.1 Ziyaret ve Erişim Politikası

Manastır, aktif bir ibadethane olmasının yanı sıra yarı-kapalı bir statüye sahiptir.

  • Giriş Koşulları: Kaynaklar, manastıra “özel izin ile” girilebildiğini belirtmektedir. Bu, yapının bir müze gibi serbestçe gezilemediğini, ancak dini amaçlı ziyaretçiler veya özel gruplar için kapıların açıldığını göstermektedir. Bu kısıtlılık, manastırın sükunetini korumasını sağlarken, turistik bilinirliğini sınırlamaktadır.
  • İletişim: Ziyaret planlaması veya bilgi almak için manastırın iletişim numarası +90 216 382 39 39 olarak kaydedilmiştir.

7.2 Yakın Çevre Etkileşimi: Müze ve Plaj

Manastırın bulunduğu bölge, son yıllarda yeni fonksiyonlarla zenginleşmiştir.

  • Adalar Müzesi: Manastırın hemen yakınındaki eski helikopter hangarı alanı, İstanbul’un ilk kent müzesi olan Adalar Müzesi‘ne dönüştürülmüştür. Müze, adaların oluşumundan bugüne hikayesini anlatmakta ve manastır ziyaretçileri için tamamlayıcı bir kültürel durak oluşturmaktadır. Müze girişi ücretli olup (2025 yılı için tam bilet ~100 TL), Pazartesi hariç her gün 09:00-17:00 arası açıktır.
  • Aya Nikola Halk Plajı: Manastırın önündeki koy, aynı zamanda adanın en temiz ve dalgasız plajlarından birine ev sahipliği yapmaktadır.1 Bu durum, bölgeyi hem kültür hem de deniz turizmi için bir çekim merkezi haline getirmektedir.

7.3 Ulaşım Detayları

Ziyaretçiler için manastıra ulaşım son derece kolaydır.

  • Elektrikli Araçlar (BA-4): Büyükada merkezden (Çarşı/İskele) kalkan BA-4 hat numaralı elektrikli araçlar, manastırın önünden geçmektedir. “Nikola Manastırı Yolu” durağı, manastıra 1 dakikalık yürüme mesafesindedir.
  • Mesafe: Merkezden yaklaşık 1.7 – 2 km uzaklıkta olup, yürüyerek veya bisikletle ulaşım da mümkündür (yaklaşık 20-30 dakika).

8. Sonuç: Koruma ve Sürdürülebilirlik

Aya Nikola Manastırı, Büyükada’nın çok katmanlı tarihinin sessiz bir anıtıdır. Bizans İmparatorluğu’nun çöküşüne, korsanların yükselişine, Osmanlı’nın doğal afetlerle imtihanına ve Cumhuriyet döneminin modernleşme sancılarına tanıklık etmiştir.

1182’deki yangınla başlayan, 1509’da toprağa gömülen ve 1898’de küllerinden doğan bu yapı, fiziksel varlığından öte bir direniş sembolüdür. Ancak bugün, doğanın gücünden ziyade, insan kaynaklı planlama kararlarının tehdidi altındadır. Manastırın çevresindeki tarihi bostanların korunması, yapının sadece mimari bir kabuk olarak değil, yaşayan bir ekosistemin parçası olarak geleceğe aktarılması için elzemdir.

Öneriler:

  1. Bütüncül Koruma: Manastır binası ile birlikte, onu çevreleyen tarihi bostan alanı ve su kuyuları “kültürel peyzaj” statüsünde tescillenerek yapılaşma baskısından kurtarılmalıdır.
  2. Jeolojik İzleme: “Batık Manastır” geçmişi göz önüne alınarak, yapının zemin hareketleri ve statik durumu periyodik olarak izlenmelidir.
  3. Kültürel Rota: Adalar Müzesi ile Manastır arasında ortak bir anlatı kurularak, ziyaretçilere Karya yerleşiminden bugüne uzanan kesintisiz bir tarih rotası sunulmalıdır.

Aya Nikola, duvarlarındaki Paleologos kartalı ve antik araba yarışı rölyefiyle, Doğu ile Batı’nın, Antik Çağ ile Hristiyanlığın, kara ile denizin kesişim noktasında durmaya devam etmektedir.


Tablo 2: Aya Nikola Manastırı Tarihsel Kronolojisi

Dönem/YılOlayAçıklama ve Etki
Bizans DönemiKuruluşKarya yerleşiminde ilk manastırın inşası.
1182Yıkımİmparator Andronikos Komnenos’a isyan eden Latinler tarafından manastırın yakılması.1
14. YüzyılYenilemeKorsan tehdidi nedeniyle daha küçük, ahşap bir kilisenin inşası.2
1509Deprem“Kıyamet-i Suğra” depremi. Duvarların zemine gömülmesi, “Batık Manastır” isminin doğuşu.1
16. YüzyılYangınYapının yangın ve artçı depremlerle hasar görmesi.1
1873Ek BinaMevcut narteksin inşası.5
1894DepremBüyük İstanbul Depremi’nde manastırın ağır hasar alması.2
1898Yeniden İnşaBugünkü kargir, merkezi planlı ve kurşun kubbeli kilisenin inşası.2
2023-2025İmar SorunuManastır bostanının depolama alanı olarak planlanmasına karşı hukuki ve toplumsal itirazlar.9
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.