İstanbul’un güneydoğusunda, Marmara Denizi’nin sularında bir inci dizisi gibi uzanan Prens Adaları, tarih boyunca başkent Konstantinopolis’in hem sayfiye alanı hem de en karanlık siyasi hapishanesi olma ikiliğini bünyesinde barındırmıştır. Bu adaların en büyüğü ve en görkemlisi olan Büyükada (Prinkipo), Bizans İmparatorluğu’nun “istenmeyen” asilzadeleri, tahttan indirilen imparatorları ve özellikle saray entrikalarının kurbanı olan imparatoriçeleri için bir sürgün mekânı olarak işlev görmüştür.
“Büyükada Kadınlar Manastırı” kavramı, tek bir fiziksel yapıdan ziyade, tarihsel, arkeolojik ve manevi katmanlara yayılmış karmaşık bir olguyu ifade etmektedir. Bu rapor, söz konusu manastırın izini sürerken, İmparatoriçe İrini’nin trajik yaşam öyküsünü, manastırın Karya bölgesindeki kayıp kalıntılarını ve bu mirasın günümüzdeki temsilcisi olan Aya Yorgi Manastırı ile olan simbiyotik ilişkisini derinlemesine analiz edecektir. Ayrıca, bu tarihsel alanlara erişim sağlamak isteyen araştırmacılar ve ziyaretçiler için, adadaki değişen ulaşım dinamiklerini (elektrikli araçlar, yaya rotaları) içeren detaylı bir lojistik rehber sunulmaktadır.
“Kadınlar Manastırı”, Bizans tarih yazımında genellikle İmparatoriçe İrini (Eirene) ile özdeşleştirilir. İrini, İkonoklazm (Tasvir Kırıcılık) dönemini sona erdiren teolojik zaferleri ve oğlunu kör ettirerek tahtı ele geçirmesiyle tanınan, tarihin en tartışmalı kadın figürlerinden biridir. Onun Büyükada’da inşa ettirdiği, sürgün edildiği ve muhtemelen gömüldüğü manastır, yüzyıllar boyunca efsanelerle gerçeğin birbirine karıştığı bir alan olmuştur. Raporumuz, bu manastırın jeopolitik konumunu, mimari evrimini ve 1509 “Kıyamet-i Suğra” depremiyle nasıl yok olduğunu, günümüze ulaşan arkeolojik veriler ve birincil kaynaklar ışığında incelemektedir.5
Büyükada’nın manastırlaşma süreci, sadece dini bir inziva arayışı değil, aynı zamanda devletin “yüksek güvenlikli kapatma” politikasının bir sonucudur. Prens Adaları, Konstantinopolis’e hem çok yakın hem de kaçışın imkânsız olduğu bir coğrafi tecrit sunduğu için, Bizans aristokrasisinin “altın kafesi” haline gelmiştir.
Bizans siyasetinde tahttan indirilen veya tehdit olarak görülen hanedan üyeleri, idam edilmek yerine genellikle sakatlanarak (kör etme, burun kesme) veya zorla rahibe/keşiş yapılarak (tonsure) manastırlara kapatılırdı. Bu pratik, kişinin siyasi meşruiyetini “ölmeden” elinden almanın bir yoluydu. Büyükada’daki Kadınlar Manastırı, bu bağlamda imparatoriçeler için özel olarak tasarlanmış veya tahsis edilmiş bir kurumdu. Burası, bir zamanlar Blachernae Sarayı’nın ihtişamını yaşayan kadınların, yün eğirerek ve dua ederek ömürlerini tükettikleri bir tecrit alanıydı.
Aşağıdaki tablo, Büyükada’da sürgün hayatı yaşamış veya manastırlarla ilişkili önemli Bizans figürlerini ve akıbetlerini özetlemektedir:
| Figür | Unvan | Sürgün Nedeni / Olay | İlişkili Manastır / Yer | Kaynak |
| İmparatoriçe İrini | İmparator (Basileus) | Oğlu VI. Konstantinos’u kör ettirdi, sonra Maliye Bakanı Nikeforos tarafından devrildi. | Kadınlar Manastırı (Karya) | |
| Euphrosyne | İmparatoriçe | İkinci eşi İmparator Mikhail II’nin ölümünden sonra üvey oğlu Theophilos tarafından sürgün edildi. | Kadınlar Manastırı | |
| Zoe Karbonopsina | İmparatoriçe | İmparator VI. Leon’un dördüncü eşi. Saray entrikaları sonucu uzaklaştırıldı. | Kadınlar Manastırı | |
| Anna Dalassena | Anne İmparatoriçe | Komnenos hanedanının güçlü kadın figürü, ömrünün sonunu burada geçirdi. | Hristos / Kadınlar Manastırı | |
| Prensesler | Çeşitli Hanedanlar | Evlilik ittifaklarında kullanılmayan veya tehdit görülen kız kardeşler. | Kadınlar Manastırı |
Büyükada sadece siyasi sürgünlerin değil, aynı zamanda teolojik çatışmaların da sahnesiydi. İkonoklazm döneminde ikonofil (ikon sever) keşişler ve rahibeler, inançlarını korumak için bu adalara sığınmış veya sürülmüştür. İmparatoriçe İrini’nin ikonlara olan bağlılığı ve onları restore etme çabası, kurduğu veya himaye ettiği manastırın kimliğini de şekillendirmiştir. Manastır, ikonoklast dönemde zulme uğrayanlar için bir direniş ve sığınak noktası olmuştur. Theodore Studites gibi önemli teologların mektupları, Prens Adaları’ndaki manastır yaşamının kuralları ve zorlukları hakkında detaylı bilgiler sunmaktadır.
Büyükada Kadınlar Manastırı’nın tarihini anlamak için, onun en ünlü sakini ve hamisi olan Atinalı İrini’nin hayatına mercek tutmak gerekmektedir. İrini’nin yükselişi ve düşüşü, manastırın kaderiyle doğrudan örtüşmektedir.
Atina’nın Sarantapechos ailesinden gelen İrini, IV. Leon ile evlenerek Bizans sarayına girmiştir. Kocası ikonoklast (ikon kırıcı) görüşlere sahipken, İrini gizliden gizliye ikonlara saygı duymaktaydı. Kocasının 780 yılındaki erken ölümünün ardından, oğlu VI. Konstantinos adına naip olarak imparatorluğu yönetmeye başlamıştır. Bu dönemde en büyük başarısı, 787 yılında İznik’te topladığı İkinci Konsil ile ikonlara saygıyı yeniden tesis etmesi ve Ortodoks Kilisesi tarafından azize ilan edilmesini sağlamasıdır.
Ancak İrini’nin iktidar hırsı sınır tanımamıştır. Oğlu Konstantinos rüştünü ispat edip iktidarı talep ettiğinde, anne-oğul arasında kanlı bir iç savaş patlak vermiştir. İrini, 797 yılında oğlunu doğduğu yer olan Porfir Sarayı’nda yakalatmış ve gözlerine mil çektirerek kör ettirmiştir. Bu olay, oğlunun kısa süre sonra ölmesine neden olmuş ve İrini, Roma tarihinde kendi adına sikke bastıran ve “İmparator” unvanını kullanan ilk kadın olarak tek başına tahta çıkmıştır.
İrini’nin tek başına saltanatı, 802 yılına kadar sürmüştür. Maliye bakanı (logothetis) Nikeforos, bir saray darbesiyle İrini’yi devirmiş ve onu Büyükada’ya (Prinkipo) sürgün etmiştir. Tarihsel kaynaklar, İrini’nin Büyükada’da bir manastıra kapatıldığını doğrulamaktadır. Bu manastırın, İrini tarafından daha önceden inşa ettirildiği veya restore edildiği, sürgün günlerinde ise burada yün eğirerek geçimini sağladığı rivayet edilmektedir.9
İrini’nin sürgün mekanı olan bu manastır, “Kadınlar Manastırı” olarak anılmaktadır. İrini’nin, hazinesini gasp eden Nikeforos’tan tek isteği, bu manastırda huzur içinde yaşamasına izin verilmesiydi. Ancak Nikeforos, İrini’nin halk üzerindeki etkisinden ve başkente yakınlığından korkarak onu daha sonra Midilli (Lesbos) adasına göndermiş ve İrini bir yıl sonra orada yoksulluk içinde ölmüştür.3 Naaşının daha sonra Büyükada’ya getirilerek kendi kurduğu manastıra defnedildiği, mezarının ise Hristos veya Kadınlar Manastırı arazisinde olduğu düşünülmektedir.
Kullanıcıların en sık sorduğu ve tarihsel kaynakların en çok çeliştiği konu, “Kadınlar Manastırı”nın tam olarak nerede olduğudur. Yapılan araştırmalar, bu ismin günümüzde ayakta kalan tek bir binaya değil, tarihsel süreçte yok olmuş veya dönüşmüş bir yapı kompleksine işaret ettiğini göstermektedir. Bu rapor, üç ana lokasyon üzerinden bilimsel bir ayrım yapmaktadır.
Arkeolojik kanıtlar ve tarihsel metinler, İrini’nin sürgün edildiği asıl Kadınlar Manastırı’nın, adanın doğu kıyısında, bugünkü Aya Nikola mevkii ile Karya Plajı arasında kalan bölgede olduğunu işaret etmektedir.
Fiziksel yapı yok olsa da, Kadınlar Manastırı’nın manevi mirası adanın en yüksek tepesi olan Yücetepe’ye (Aya Yorgi) taşınmıştır.
Karya bölgesindeki yıkıntıların hemen yakınında yükselen Aya Nikola Manastırı, Kadınlar Manastırı’nın coğrafi komşusu ve mimari halefidir.
Büyükada’nın “manastırlar adası” kimliği, sadece Kadınlar Manastırı ile sınırlı değildir. Adanın silüetini belirleyen diğer yapılar da benzer tarihsel derinliğe sahiptir.
Adanın ikinci en yüksek tepesi olan İsa Tepesi’nde (Hristos), 1158 tarihli kayıtlarda adı geçen bir Bizans manastırı bulunmaktadır. Bu tepe, sadece manzarasıyla değil, aynı zamanda İmparator I. Manuel Komnenos dönemindeki fermanlarda “Kodono” ismiyle anılan manastırların varlığıyla da önem taşır. İrini’nin naaşının buraya defnedilmiş olabileceğine dair iddialar, burayı Kadınlar Manastırı anlatısının bir parçası haline getirir.16 Manastır arazisi, çam ormanları içinde huzurlu bir inziva köşesidir.
Hristos Tepesi’nde, manastırın hemen yanı başında yükselen devasa ahşap yapı, aslında 19. yüzyılın sonunda “Prinkipo Palas” adıyla lüks bir otel ve kumarhane olarak tasarlanmıştır. Mimar Alexander Vallaury tarafından tasarlanan bu Belle Époque şaheseri, II. Abdülhamid’in kumarhane izni vermemesi üzerine, bir Rum banker eşi tarafından satın alınarak Fener Rum Patrikhanesi’ne bağışlanmış ve yetimhaneye dönüştürülmüştür. Bizans yapısı olmasa da, manastır arazisi üzerine kurulması ve dini bir vakıf tarafından yönetilmesi, onu adanın ruhani tarihine bağlar. Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci en büyük ahşap binası olan bu yapı, şu anda çökme tehlikesiyle karşı karşıya olmasına rağmen hala görkemini korumaktadır.
Büyükada’ya ulaşım ve ada içindeki hareketlilik, son yıllarda önemli değişikliklere uğramıştır. Faytonların kaldırılması ve elektrikli araçların devreye girmesi, ziyaretçi deneyimini kökten değiştirmiştir. Aşağıda, en güncel verilerle hazırlanmış kapsamlı bir ulaşım rehberi sunulmaktadır.
Büyükada’ya İstanbul’un her iki yakasından da sık seferler düzenlenmektedir. Yolculuk süresi ve konforu, seçilen kalkış noktasına ve firmaya göre değişmektedir.
| Kalkış Noktası | İşletmeci Firmalar | Tahmini Süre | Sefer Sıklığı & Özellikler |
| Kabataş (Avrupa) | Şehir Hatları, Dentur, Mavi Marmara | 1 saat 30 dk – 1 saat 45 dk | En popüler kalkış noktasıdır. Genellikle Kadıköy’e uğrar. Boğaz manzaralı uzun bir yolculuk sunar. 21 |
| Beşiktaş (Avrupa) | Dentur, Şehir Hatları | 1 saat 30 dk | Kabataş hattı ile benzerdir, genellikle Kabataş veya Kadıköy aktarmalıdır. |
| Eminönü (Avrupa) | Şehir Hatları, Turyol | 1 saat 40 dk | Tarihi Yarımada’dan kalkan vapurlar nostaljik bir deneyim sunar. Turist yoğunluğu fazladır. |
| Bostancı (Anadolu) | Mavi Marmara, Şehir Hatları | 30 – 45 dk | En hızlı rotadır. Anadolu yakasından en sık sefer yapılan noktadır. Mavi Marmara motorları oldukça hızlıdır. 21 |
| Kartal / Maltepe | Prenstur, Mavi Marmara | 30 – 40 dk | Anadolu yakasının doğu kısmında oturanlar için ideal alternatiftir. |
Büyükada İskelesi’ne varıldığında, motorlu taşıt trafiğinin (resmi araçlar hariç) yasak olduğu bir bölgeye girilir. Ulaşım, İETT’ye bağlı elektrikli minibüsler (“Adabüs”) ve yürüyüş ile sağlanır.
İrini’nin manevi mirasını ve ikonayı görmek isteyenler için rota şöyledir:
Tarihi kalıntıları ve Aya Nikola Manastırı’nı görmek isteyenler için rota şöyledir:
Büyükada’yı ziyaret edecekler için güncel saatler, kurallar ve ipuçları aşağıda derlenmiştir.
Büyükada’daki “Kadınlar Manastırı”, taş ve harçtan ibaret bir yapı olmanın ötesinde, Bizans İmparatorluğu’nun toplumsal cinsiyet dinamiklerini, iktidar mücadelelerini ve inanç dünyasını yansıtan canlı bir metafordur. İmparatoriçe İrini’nin hırsı, pişmanlığı ve sürgünüyle şekillenen bu miras, bugün Karya sahilindeki sessiz kalıntılarda, Aya Nikola’nın duvarlarında ve Aya Yorgi’nin zirvesindeki inanç ritüellerinde varlığını sürdürmektedir.
Ziyaretçiler için bu rota, İstanbul’un yanı başında ama zamanın ötesinde bir deneyim sunar. 2025 yılı itibarıyla modernize edilen ulaşım imkanları, bu tarihsel derinliğe erişimi kolaylaştırsa da, adanın ruhunu anlamak için hala biraz “zahmet” (yokuşları tırmanmak, rüzgarı hissetmek) gerekmektedir. İster arkeolojik bir merakla Karya’daki “Batık Manastır”ın izini sürün, ister Aya Yorgi’de bir dilek mumu yakın; Büyükada’nın her köşesi, imparatoriçelerin fısıltılarını taşımaya devam etmektedir. Bu rapor, söz konusu mirası bütüncül bir perspektifle ele alarak, hem akademik bir başvuru kaynağı hem de pratik bir gezi rehberi olmayı amaçlamıştır.