Marmara Denizi’nde, İstanbul tarihi yarımadasının güneydoğusunda konumlanan ve Prens Adaları (Adalar) takımadasının anakaraya en yakın üyesi olan kara parçası, tarih boyunca iki baskın isimle anılmıştır: Proti ve Kınalıada. Bu yazı, adanın neden “Proti” (İlk) olarak adlandırıldığını, bu ismin tarihsel ve seyrüsefer (navigasyon) bağlamındaki kökenlerini ve zamanla neden ve nasıl “Kınalıada” (Kına Rengi Ada) ismine evrildiğini kapsamlı bir şekilde analiz etmektedir.
Yapılan derinlemesine inceleme, “Proti” isminin jeosentrik (merkez odaklı) bir isimlendirme olduğunu; adanın Konstantinopolis’e (İstanbul) olan yakınlığı ve takımada içindeki “birinci” sırası nedeniyle bu adı aldığını ortaya koymaktadır. Buna karşılık, “Kınalıada” ismi jeolojik ve betimleyici bir isimlendirmedir; adanın demir ve bakır madenleri bakımından zengin toprağının oksitlenerek aldığı kızıl renge ve bitki örtüsünün (maki) uzaktan görünümüne dayanmaktadır. Rapor, bu iki ismin adanın tarihsel kaderini—bir sürgün yeri olmaktan modern bir sayfiye yerine dönüşümünü—nasıl şekillendirdiğini detaylandırmaktadır.
İstanbul’un Prens Adaları, tarih boyunca kentin hem bir parçası hem de ondan yalıtılmış bir “öteki”si olmuştur. Bu ikircikli yapı, adaların isimlendirilme mantığında da kendini gösterir. Kullanıcının yönelttiği “Kınalıada’ya neden Proti deniliyor?” sorusu, basit bir çeviri meselesi değil, yüzyıllara yayılan bir tarihsel coğrafya ve kent algısı sorunsalıdır. Bu rapor, adanın antik çağlardan günümüze taşıdığı isimlerin (Proti, Akoni, Kınalıada, Gnali) arkeolojisini yaparak, adanın kimliğini oluşturan katmanları irdelemektedir.
Coğrafi konumun, bir mekanın kaderini ve ismini belirlemedeki rolü, Kınalıada örneğinde kristalize olur. Bizans İmparatorluğu için “İlk” (Proti) olan ada, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi gözlemcileri için “Kızıl/Kınalı” bir doğa parçasıdır. Bu çalışmada, etimolojik kökenler, jeolojik determinizm ve demografik değişimler (özellikle Ermeni toplumunun etkisi) ekseninde adanın “Proti”den “Kınalıada”ya evrimi, neden-sonuç ilişkileri içinde, kapsamlı veriler ve ikinci/üçüncü dereceden içgörülerle sunulacaktır.
Kınalıada’nın en eski ve uluslararası literatürde en yaygın bilinen tarihsel adı Proti‘dir. Bu ismin kökeni, Antik Yunan dili ve denizcilik terminolojisine dayanmakta olup, tamamen işlevsel bir mantığa oturmaktadır.
“Proti” (Πρώτη) kelimesi, Antik Yunanca’da “ilk”, “birinci”, “en öndeki” veya “asil” anlamlarına gelen prôtos (πρῶτος) kelimesinden türetilmiştir. Kelimenin dişil hali olan “Proti”, “Birinci Ada” tamlamasının kısaltılmış hali olarak düşünülebilir.
Bu isimlendirmenin temel nedeni, adanın Konstantinopolis’e (İstanbul) olan coğrafi yakınlığıdır. Tarihi Yarımada’dan veya Boğaziçi’nden Marmara Denizi’ne açılan bir gemi için, Prens Adaları topluluğu içinde karşılaşılan ilk kara parçası Kınalıada’dır.
Buradaki “İlk” (Proti) sıfatı, bir üstünlük veya büyüklük belirtmez (zira ada yüzölçümü bakımından büyük değildir, yaklaşık 1.3 km² ile ana adaların en küçüğüdür). Aksine, tamamen seyir güvenliği ve oryantasyon odaklı bir isimlendirmedir. Denizcilikte, limandan çıkışta görülen ilk nirengi noktasına “ilk” adını vermek yaygın bir pratiktir.
“Proti” isminin Kınalıada’ya özgü olmadığı, Akdeniz havzasındaki diğer adalarla yapılan karşılaştırmalı analizle doğrulanmaktadır. Özellikle Yunanistan’ın Mora Yarımadası (Messinia) açıklarında, Marathopolis yakınlarında yer alan bir başka Proti Adası daha bulunmaktadır.
| Özellik | Proti (Kınalıada / Marmara) | Proti (Messinia / İyon Denizi) |
| Anlam | “İlk” (Başkente en yakın ada) | “İlk” (Batıdan gelenlerin gördüğü ilk kara) veya “Proteus” (Deniz Tanrısı) |
| İsimlendirme Mantığı | Şehre göre göreli konum (Relative Location) | Denizden karaya yaklaşma rotası / Mitoloji |
| Tarihsel İşlev | Sürgün yeri, Manastır, Sayfiye | Korsan sığınağı, Demirleme noktası |
| Arkeolojik Varlık | Bizans Manastırları, Sürgün Köşkleri | Miken Akropolisi, Antik Yazıtlar |
Bu karşılaştırma, “Proti” isminin antik denizcilik kültüründe bir “karşılama noktası” işlevi gördüğünü kanıtlar niteliktedir. Messinia’daki Proti’nin, açık denizden gelen denizciler için “ilk sığınak” veya “ilk kara” olması gibi, Marmara’daki Proti de Konstantinopolis’ten çıkanlar için “ilk durak”tır. Bazı kaynaklar Messinia’daki adanın adını deniz tanrısı Proteus’a bağlasa da , Marmara’daki adanın isminin tamamen “sıra sayısı” (ordinal number) mantığına dayandığı akademik konsensüstür.
Adanın Proti’den önce veya onunla eş zamanlı olarak kullanılan, ancak günümüzde unutulmaya yüz tutmuş diğer isimleri Akoni (Ἀκόνη) ve Akonitis‘tir.
Bizans döneminin “İlk” adası, Osmanlı Türkleri ve modern dönem gözlemcileri için “Kınalı” (Hennaed) ada olmuştur. Bu isim değişikliği, adanın konumundan ziyade görünümüne odaklanan bir algı kaymasını temsil eder.
Türkçe “Kınalıada” ismi, adanın uzaktan bakıldığında sergilediği kızıl-kahverengi renkten gelmektedir. Geleneksel kına (henna) boyasının verdiği renge benzetilen bu ton, adanın karakteristik özelliğidir.
Adanın bu “kınalı” rengi, şiirsel bir benzetme olmanın ötesinde, somut jeolojik gerçeklere dayanır. Kınalıada’nın litolojisi (taş yapısı), komşu adalardan farklı olarak yoğun mineral yatakları içerir.
Adanın isminin pekişmesinde bitki örtüsü de rol oynamıştır. Tarihsel olarak ağaçsız olan adada, baskın bitki örtüsü maki topluluklarıdır. Yaz aylarında kuruyan ve kızıla çalan makiler, kırmızı toprakla birleştiğinde adanın “kınalı” görünümünü güçlendirmiştir. Adanın yerel yönetimi ve tarihçeleri, adanın “üzeri makilerle kaplı olduğu dönemlerde uzaktan kızıla çalan bir görünüme bürünmesi” nedeniyle bu ismi aldığını doğrulamaktadır.3
Adanın isimlendirme tarihindeki en ilginç katmanlardan biri, Ermeni toplumu tarafından kullanılan Gnali (Գնալը) ismidir. Bu isim, kültürel adaptasyonun ve adanın demografik özgünlüğünün bir simgesidir.
Ermenice kaynaklarda ve adada yaşayan Ermeni cemaati arasında ada, Gnali Kğzi (Գնալը կղզի) olarak anılır.
Diğer Prens Adaları (Büyükada ve Heybeliada) tarihsel olarak Rum Ortodoks nüfusun ağırlıkta olduğu yerlerken, Kınalıada Ermeni cemaatinin yoğunlaştığı ada olmuştur.
Adanın “Proti” (İlk) olması, sadece navigasyonel bir kolaylık değil, aynı zamanda siyasi bir kaderdi. Bizans İmparatorluğu’nda “başkente en yakın ada” olmak, stratejik bir sürgün lokasyonu olmayı beraberinde getirdi.
Sürgün cezalarında temel amaç, kişiyi iktidar merkezinden uzaklaştırmak ama kontrol altında tutmaktır. Proti, bu denklemde eşsiz bir yere sahipti.
Ada, Bizans tarihi boyunca tahttan indirilen imparatorların “emeklilik” (zorunlu manastır hayatı) yeri olmuştur. Adadaki manastırlar, fiili hapishanelerdi.
| Sürgün Edilen Kişi | Ünvanı | Olay ve Sonuç | Kaynak |
| Romen Diyojen (IV. Romanos) | İmparator | 1071 Malazgirt Yenilgisi sonrası gözlerine mil çekilerek Proti’deki Başkalaşım (Transfiguration) Manastırı’na kapatıldı. Yaralarından dolayı burada öldü. | 15 |
| I. Mihail Rangabe | İmparator | 813’te tahttan feragat etti/indirildi ve keşiş olarak Proti’ye gönderildi. | 22 |
| I. Romanos Lekapenos | İmparator | Kendi oğulları tarafından tahttan indirildi, Proti’de sürgün hayatı yaşadı. | 22 |
| İmparatoriçe İrini | İmparatoriçe | İkonoklazm tartışmalarının ve saray darbelerinin gölgesinde adada ikamet etti. | 22 |
Bu isimler, adanın “Proti” adının tarihsel ağırlığını artırmıştır. Ada, başkentin “ilk” arka bahçesi olarak, imparatorluğun istenmeyenlerini yutmuştur.
Kınalıada’nın (Proti’nin) coğrafi yapısı, sadece ismini (Akoni/Kınalı) değil, yerleşim tarihini de belirlemiştir.
Adanın kayalık (Akonitis) yapısı, yeraltı suyu kaynaklarının oluşumunu engellemiştir. Diğer adalarda kuyu suyu veya kaynaklar bulunabilirken, Kınalıada tarih boyunca susuzluk çekmiştir.
Adanın topografyası üç ana tepeden oluşur, bu da yerleşimin kıyı şeridine sıkışmasına neden olmuştur :
Kınalıada’nın “Neden Proti?” sorusuna verilecek yanıt, tek boyutlu değildir. Bu isim, İstanbul’un tarihsel katmanlarının bir özetidir.
Bugün ada, modern feribotların hala “ilk” iskelesi olmasıyla Proti kimliğini, gün batımında kızıla boyanan tepeleriyle Kınalıada kimliğini ve çok kültürlü yapısıyla Gnali mirasını eşzamanlı olarak yaşatmaktadır. “Proti” ismi, adanın İstanbul’a olan kaçınılmaz bağımlılığının, “Kınalıada” ise onun kendine has, metalik ve vahşi doğasının ispatıdır.